Gazi Mustafa Kemal’in kendisine atfedilen “İstikbal göklerdedir” sözünü söyleyip söylemediği tartışmalı olsa da, 1 Kasım 1924 günü TBMM’nin açılış konuşmasında şöyle dediği Meclis zabıtlarınca sabittir: “Ülkenin korunmasından söz ederken, askerlik dünyasında önemli ve etkili bir yeri olan hava kuvvetlerine yüce Meclisin özel ilgisini ve dikkatini çekerim”.
Dört ay sonra soğuk bir Şubat günü Ankara’nın Hacıbayram semtindeki bir evde Türk Tayyare Cemiyeti kurulur. Sonradan Türk Hava Kurumu adını alan kurumun tüzüğündeki ilk maddeye nesiller boyu hepimiz aşinayızdır: Havacılığın sivil ve askeri alanda sahip olduğu önemi Türk gençliğine anlatmak ve havacılık aşkı aşılamak…
Bu hedefin 93 yıl sonra ilk kez bu kadar yaygın, coşkulu ve iddialı şekilde gerçekleştiği bir festivale ev sahipliği yaptı İstanbul, 20-23 Eylül tarihleri arasında, Yeni Havalimanında. Türk Medya’nın da sponsor olduğu TEKNOFEST-İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’ni dört günde 550 bin kişi ziyaret etmiş. Çocukların ve gençlerin ağırlıklı olduğu yarım milyon insan “ayakları yere basmayan festival” sayesinde başını göğe çevirdi, teknoloji yoğun bir alana uyandı demektir bu. Diğer sonuçları bir yana, sadece bu bile TEKNOFEST’in amacına ulaştığını gösterir.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Cumartesi günü sürpriz yaparak ATA uçağı ve pilot tulumuyla katıldı festivale. Nuri Demirağ’ı, Vecihi Hürkuş’u ve Bakü Fatihi Nuri Paşa’yı anarak onların şahsında özel olarak havacılık alanında, genel manada her teknolojik atılımda nelerle mücadele ettiğimizi hatırlattı. “Son yıllarda yaşadığımız her hadise bağımsızlıkla teknoloji ve özellikle savunma sanayii arasındaki ilişkiyi tekrar tekrar gösteriyor. Yerli ve milli teknoloji geliştirerek bağımsızlığımızı perçinlemek istiyoruz. Bilim insanlarımızın yurda dönüş seferberliğini başlatıyoruz” diyerek yerli ve milli bir savunma sanayii oluşturmanın zorluklarına vurgu yaptı.
Başkan Erdoğan bunları söylerken, biz de akademisyen, uzman ve gazetecilerden oluşan küçük bir grupla birlikte Türk Harb-İş Sendikası’nın düzenlediği “savunma sanayiinin millileşmesi ve işgücünün durumu” çalıştayı için Ankara Kızılcahamam’daydık. Aynı hedefi sahiplenerek bu zorlu mücadeleye nasıl daha fazla katkı verilebilir diye istişare ettik.
Sektöre kafa yoranlar ve kol gücüyle çalışanlar açısından her proje büyük bir övünç kaynağı. Süreçlerde, projelerde daha fazla görev almak için istekliler. Dikkat kesildikleri birkaç nokta var. Şöyle özetlenebilir: Teknoloji ağırlıklı bir iş kolu olan savunma sanayinde nitelikli işgücünün yetişmesi için en az on yıla ihtiyaç var. Bu nedenle yatırım, destek ve teşvikler kesintiye uğramamalı. Her alanda gerçekleşen sivilleşme savunma sanayinde de olmalı. Asker-sivil arasındaki tecrübe aktarımı önemsenmeli. Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na bağlandığı bir dönemde savunma sanayii yapılanması da sivilleşmeli ve yönetiminden işçiliğine dek her aşamada sivillere de yer açılmalı.
***
Türkiye, savunma kabiliyetlerini artırmak, çeşitlendirmek ve bağımsızlaştırmak için var gücüyle çalışıyor. Biliyoruz ki son yıllarda karşılaştığımız büyük tehditlerin ve sofistike saldırıların arkasında bu da var. Türkiye, daha önce kesintiye uğratılan yerli ve milli üretim sürecine yeniden girdi çok şükür. Gençlerin hayal etmesi, proje üretmesi ve siyasi iradenin destek vermesi, teşvik etmesiyle...
Bugün TEKNOFEST’i gerçekleştirenlerin küçük bir çocukken bu işe merak sarıp gereğini yapan gençler olduğu unutulmamalı. Nitekim teröre karşı Türkiye’ye tarihi başarı kazandıran İHA ve SİHA’ların mimarı Selçuk Bayraktar’ın şahsında ulaştığımız nokta, ilk sivil ve askeri uçağı yapan, ilk özel havayolu şirketini kuran ama dönemin yöneticilerinden destek değil köstek gören Vecihi Hürkuş’un da mirası ve vasiyeti değil midir aynı zamanda?