Kuran-ı Kerim ve silah üzerine yemin edenler, devleti, milleti ve bütün İslam coğrafyasını savunmak amacıyla bir araya gelmişti. Adını, Hz. Muhammed'in Siyah Sancağından alan Siyah Sancak Örgütü, herkesçe Teşkilat-ı Mahsusa olarak bilinir. Örgüt Enver Paşa tarafından 1913 yılında kurmuş, ilk başkanıysa Süleyman Askeri olmuştu. Son başkanıysa Hüsamettin Ertürk'tür. Siyah Sancak adının duyulmaması amacıyla Veteriner Rasim Bey "Bu hareket kendine özgü bir örgüte dayanıyor. Ona katılabilmek için bazı özellikler gerekir. Başka düşünce ve fikirde olanların bizim aramızda bulunması mümkün değildir. Ayrıca Siyah Sancak adının ulu orta kullanılması da doğru değildir... Bu nedenle bizim için en uygun ad Teşkilat-ı Mahsusa’dır" der. Siyah Sancak adı çok ender gündeme gelir bu toplantıdan sonra. Örgütün resmi adı Umur-ı Şarkiye Teşkilatı'dır. Giderleri Harbiye Nezaretince ödenir. Merkezi Nuri Osmaniye Caddesi, Şeref Sokak'ta, Tasvir-i Efkar Gazetesi’nin karşısındaki binadaydı.
Kara Kemal'den, Yenibahçeli Nail'e, Kuşçubaşı Eşref'ten Süleyman Askari'ye, Yakup Cemil'den Ömer Naci'ye kadar İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin birçok ünlü fedaisi Siyah Sancak-Teşkilat-ı Mahsusa Örgütü’nde yer aldı...
Şeyh Şamil'in torunu
Siyah Sancağa bağlı gönüllü birimlerden (tabur) biri Osmancık'tı. Başta Yüzbaşı Cemil ve ünlü çeteci Yahya Kaptan olmak üzere, taburun subayları Batı Trakya ve Trablusgarp'ta bulundu. Osmancık Taburu Süleyman Askeri'nin emrinde Basra'da İngilizlere karşı savaştı. Yüzbaşı Cemil ve birçok gönüllü şehit düştü.
Taburun teğmeni Şeyh Şamil'in torunu Hamza Osman,"Bir Avuç Kahraman" adlı kitabında, "Savaş alanlarında verdiğimiz kayıplardan öte, kuş uçmayan, kervan geçmeyen köylerde, binbir zahmet ve zorluk, açlık, susuzluk, güneş çarpması ve korkunç sıcağa özgü nice hastalıktan aslan gibi delikanlıları toprağa verdik” diyerek Trablusgarp'ta sadece vatanı için savaşan, başka hiçbir beklentisi olmayan bunca şehidin önünde saygıyla eğilir...
Hamza Osman Erkan, 1950'de Demokrat Parti'den Kocaeli Milletvekili seçildi, 27 Mayıs darbesinde Yassıada'ya gönderildi. Şeyh Şamil'in torunu olması nedeniyle Milli Birlik Komitesi onu serbest bırakmak istediyse de, Hamza Osman bu öneriyi reddetti ve kader arkadaşlarıyla birlikte kalacağını söyledi.