Topa sahip olma yüksek yüzdesi sende... Rakip alanda oynama üstünlüğü sende... Pozisyon üretme zenginliği sende... Tehlike yaratma, şut atma ve oyuna hakim olma becerisi sende... Ama bunların hiçbirini yapamadan, ilk atağında gol bulma şansı Vardar’da... Bu işte bir yanlışlık var ama,nerde?
Senin genç, yetenekli, yarınları olan dediğin Ahmethan; sanki 35’ine gelmiş emekter futbolcun gibi, hırstan yoksun... Soğuk oynuyor. Maçı yüreğinde ve kafasında oynamıyor. O yüzden ayağının koordinatı yok. Tutamıyor, vuramıyor, kaçamıyor, koşamıyor... Gerç olmasının hiçbir göstergesi yoktu. Oyundan geç alınması bile eçık bir hata!
Orta sahada gene De Souza, ve gene Ozan... Yaratıcılıktan, servis sunuculuktan, oyun kurmaktan bihaber olan şaşkın ve suskun ikili, F.Bahçe’nin ayaklarındaki pranga olmayı sürdürüyor. Zavallı Valbuena, açığı kapamak için tek başına çözüm bulmaya çalışıyor ama, her bölgeye ve her işe bodoslama daldığı için, yanlış yüzdesi de yükseliyor... Bir orkestra şefinin dört kollu olması, konsere ne fayda?
***
Maçın başında, Şener’in pozisyonundan penaltı bekledik. Fakat rakibin ona yönelik hiçbir teması olmadığı için, atlayışı iyi bir cimnastik hareketiydi ama; penaltı değildi. Devam kararı doğru... Avanta kollama, bileğinin hakkıyla maçı kazan!
Vardar, gol atma dışında hiç bir maharet gösteremedi. Son 6 sezonun 5’inde Makedonya şampiyonu olmuş olmaları, acaba lotarya ile mi belirendi. Çünkü ortada bunu kanıtlayacak hiçbir data, argüman ya da teknik beceri yoktu... F.Bahçe’nin bu takıma diş geçirmekte zorlanması, kendi kalitesini de sorgulatır.
***
Vardar gibi orta sınıf bile sayılmayacak bir takıma karşı zaaf göstergesi içinde olmak, (Bırakın yarınları) rövanş için bile kuşkuları davet ediyor.
Halâ Hasan Ali... Halâ Mehmet Topal... Halâ Şener... Halâ Ozan... Halâ Josef de Souza... Yenilere rağbet yok!
Yeşilden medet; formalar değişiyor ama, takımın formu değişmiyor. Transferler şekil olsun diye mi yapılıyor?