Bu diyalog 34 kişinin şehit edildiği 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki olaylara ilişkin görülen davada, müşteki gazi Murat Aksu ile mahkeme başkanı arasında geçiyor. “Yaylım ateşinde yaralananlara yardım ederken vuruldum. Milletim ve vatanım adına şikayetçiyim” diyor Aksu. Hakim “Üzerinizde herhangi bir silah var mıydı?” diye sorunca verdiği cevap bu: “Yüreğim vardı hakim bey. Silahtan kastınız nedir, bayrak mıdır, tekbir midir?”
Teröristlerin bayrağı silah olarak gördüğü ise bir başka gazinin ifadesinde saklı; İlyas Abuşoğlu: “Köprüye çıktığımızda büyük bir bayrak taşıyorduk. Bayrağı taşıyanlara ateş ettiler. Bayrağı delik deşik ettiler…”
Emperyalistlerin üzerimize saldığı FETÖ ve PKK terörünün beli Allah’a şükür kırıldığı için, yaşadıklarımız gündelik koşuşturma içinde ‘geçmiş’te kalmış olabilir. Mücadele de, yargılamalar da ‘rutin’ gibi algılanıyor olabilir.
Ama şunu unutmamak gerek: Terör örgütleri eliyle başlatılan saldırı, terör savunucuları tarafından düşük dozda da olsa, yıldırma ve algıyı ters çevirme hedefiyle tam hız sürüyor. Neticede darbeciler asılmadı, kurşuna dizilmedi. Yargılanıyor ve tutuklu haklarından faydalanıyorlar. 15 Temmuz gecesi 249 insanı şehit etmiş, 2 binden fazla insanı öldürme kastıyla yaralamış katiller, duruşmalarda şehit yakınlarının yüzüne bakıp kahkaha atabiliyor, “adalet isteriz” diye üste çıkabiliyorlar!
FETÖ’nün örtülü odakları, sicili belli yayın organları ve herkesçe malum CHP’liler ise aynı yaygarayı genele yayıyor. Okyanus ötesinde su yüzüne çıkan bir dip dalga yaratılıyor burada: “Türkiye’de adalet yok, masum insanlar sırf Erdoğan muhalifi diye cezalandırılıyor” vb.
FETÖ ve PKK’nın katlettiği şehitlerin çocukları, anne babaları, eşleri kardeşleri ise nasıl bir artçı acı yaşıyor, bilmiyoruz. Duruşmalarda anlattıkları bizi gafletten uyandırır belki…
Eşi Erol Olçok ile 16 yaşındaki oğlu Abdullah Tayyip Olçok FETÖ tarafından şehit edilen Nihal Olçok: “21 yıl hayat paylaştığım insanın yüzünü görmedim ben, Abdullah’ın yüzünü gördüm. Düşünün içimde dönüştüremediğim öfkeyi. İnsanız nihayetinde, kadınsın, acizsin, annesin. Kalanların da annesisin, gidenin de. Kendi acımı unutsam, Şamil’le Emir’in acısını unutamam ben…”
Tankların üzerine motosikletini sürerken kurşunlanarak şehit düşen Yılmaz Ercan’ın eşi İlknur Ercan: “Eşim Kur’an okudu, ‘bu bir darbe, Cumhurbaşkanımızı Menderes gibi idam edecekler’ diyerek gitti. Bunlar Çanakkale’de İngiliz’in yapmadığını yaptı, 16 yaşındaki çocuğu hem sırtından hem kalbinden vurdu. Eşimle çocuk hayalimiz vardı, elimizden aldılar. Ben anne olamayacağım. Eşim hiç baba olamayacak…”
Gazi Hakan Keleş: “Elinde bayraktan başka birşey olmayan insanlara ateş ettiler. Haşhaşi tohumları kendi aralarında gülüşüyor, şehit eşinin yüzüne hala utanmadan bakabiliyorlar...”
Şehit Kemal Ekşi'nin annesi Hayriye Ekşi: “Ciğerimi aldılar. Şehit annesi olarak, bu sanıkların karşısında konuşmak çok ağır… Hem bu dünyada hem ahirette şikayetçiyim…”
Şehit Münir Alkan'ın eşi Aylin Alkan: “O gece 'uyudum', 'havaya sıktım, ateş etmedim' diyen asker üniforması giyip 'korktum' ya da 'ağladım' diyen herkesten şikayetçiyim. Eşim buradaki sanıklar tarafından şehit edildi...”
Şehit Köksal Karmil’in eşi Gülsüm Karmil: “5 çocuğumuz var. Eşim onları düşünmedi, vatanını milletini düşündü. Küçük kızım mezarlığa gidince, ‘Anne toprağı kazarsam babamı görebilir miyim?’ diyor. Bu sanıklar, ailelerini göremediklerini söylüyorlar. Hepsinden şikayetçiyim…”
Gazi Feyzullah Aydın: “Hepsi ne yaptıklarını biliyordu. Kolumdan ve kafamdan yaralanınca hastaneye götürüldüm. Haseki Hastanesi'nde paspaslarla susuz şekilde yerlerden kan temizliyorlardı…”
Gazi Sefer Özkarlıoğlu: “Beş asker tarafından durduruldum. “Siz Türkiye Cumhuriyeti askerisiniz" deyince içlerinden biri ‘kafasına sık’ dedi...”
İtirafçı tanık M.A: “Darbe girişimi gecesi şifreli mesajlaşma programı Eagle üzerinden hepimize ‘Genelkurmay Başkanlığına, Yıldız'a, Emniyetin önüne gidin. Direnişi kırın. Direnenin kafasına sıkın’ mesajı geldi...”