Bu hafta vizyona giren ‘Hayat’ son dönemin elit bilimkurgularının izinden gidiyor. Diğer bilimkurgulardan farkı ise aradığımız uzaylıların bizim düşmanımız olabileceği gerçeğine biraz kanlı bir parmak basması.
Bilimkurgu kendi içinde değişime uğrayan bir tür. 1930’dan 1950’lerin sonuna kadar daha fazla politik göndermeleri olan, özellikle 1980’lerin başına kadar Soğuk Savaş’ın etkilerinin görüldüğü bir tür. 1980’den sonra gerilim, korku ve aksiyon türlerinin gölgesinin altında kaldı. ‘Alien’, ‘Event’ ‘Horizon’, ‘Terminatör’ gibi filmleri örnek verebiliriz. Ayrıca dünyadaki yaşamı ve toplumsal yapıyı uzaya taşıyan ‘Star Wars’, ‘Star Trek’ ve ‘Dune’ gibi caf caflı ama çok da yeni bir şey söylemeyen bilimkurguları da anmamız gerekir. 2000’lerden sonra ise bilimkurguda yaşanan değişim Gravitiy ve Martian ile zirve yaptı. Gerçekten NASA ile bağlantısı olan bu filmler hem konuları hem de sinemasal anlatımları açısından daha gerçekçi yapımlardı. Uzayın bilinmezliği ve insanoğlunun fiziki yetersizlikleri yüzünden riskli bir mücadele verdiği uzay araştırmaları bu filmlerde anlatılırken doğal olarak gerilim ritmi yüksek öyküler seyrettik. Ama bu gerilimi Alien’daki dehşet ile karıştırmayalım. Bu filmlerin gerilimi hiç abartılmamış, uzayın karanlığının taşıdığı gerçek bir gerilimdi. Bu hafta vizyona giren Life’ta ise bir adım daha atılmış. Dışarıdan baktığınızda neredeyse bir Alien hikayesi diye tanımlayacağınız filmin öyküyü ele alış biçimi Gravitiy ve Martian’ın devamı aslında. Böyle olunca Alien’daki bütün Hollywood tarzı abartmaları benliğinden söken ve hikayeyi size çok daha gerçek bir şekilde ulaştıran bir yapımla karşı karşıya kalıyorsunuz. Nasıl Martian-Marslı filminde gerçekten bir astronot Mars’ta yalnız kalsa hayata tutunmak için yapması gerekenler mantıklı bir şekilde anlatılıyorsa Hayat filminde de Mars’ta bulunmuş neredeyse fosil şeklindeki bir tek hücrenin uzaydaki bir istasyonda hayata kazandırılması ama oynanan kumarın büyük felaketlere yol açması konu ediniliyor. Yönetmen Daniel Espinosa’nın ilk bilimkurgu filmi bu. Daha önce Safe House ve Child 44 ile hatırlayacağımız Espinosa bu filmlerinde gerilimi nasıl anlatması gerektiğini bildiğini bize kanıtlamıştı. Bu sefer yeni tür bilimkurguya ne kadar yatkın olduğunu da gösterdi. Onun sayesinde Hayat filmi Gravitiy ve Martian’dan sonra üçüncü film olarak bir üçleme oluşturdu diyebilirim. Tabii bu tür filmlerin oyunculukları da çok önemli. Martian, Matt Damon olmasa bu kadar etkileyici olabilir miydi? Aynı şekilde Gravity’de Sandra Bullock’un performansını hatırlayalım. Life’ta ise böyle tek büyük bir performans görmüyoruz. Yönetmen kalabalık sayılacak bir kadroya kısa sürelerde bu filmlerdeki gibi tekli performanslar gösterebilecekleri bir sistem yaratmış. Açıkçası oyuncularda verilen bu penaltıyı gole çevirmişler. Jake Gyllenhaal, Rebecca Ferguson, Ryan Reynolds, Hiroyuki Sanada, Olga Dihovichnaya, Ariyon Bakare öykünün içinde konunun odağını nöbetleşe bir şekilde üstlenerek filmi kotarmışlar. Çok kısa sürede hem kendi enerjileriyle filmi zenginleştirmişler hem de yönetmenin filmi çekerken NASA’da gerçek bir çalışma yapar gibi kullandığı sinemasal dile zarar vermemişler. Buna örnek olarak Ryan Reynolds’u verebilirim. Onun sempatikliği, espritüel yapısı bu öyküye zarar verebilirdi. Ama yönetmen sayesinde ve Reynolds’un iyi bir oyuncu olması sebebiyle hiç göze batmıyor hatta büyük değer katıyor. Aynı şeyi Rebecca Ferguson için de söyleyebiliriz. Filmin odağındaki asıl oyuncu ise Calvin adlı Marslı yaratık. Gerçekten mükemmel bir çalışma yapılmış. Fiziği ve yaptıklarının arkasındaki hayatta kalma güdüsü o kadar doğru verilmiş ki Alien’daki kötücül Hollywood yaratığı yerine gerçekten Mars’ta bulunabilecek ve insanların canına ot tıkayabilecek bir yaratık var karşımızda. Üstelik filmin finalini de düşünecek olursak bu yapım gerçeğe uygun olarak biraz karamsar da kabul edilebilir. Evrenin işleyişini öğrendikçe, kurallara ve varoluşun gereklerine baktıkça iyi kalpli uzaylılar safsatasının bir Hollywood uydurması olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Uzaylılar eğer varlarsa bizi sömürmek için gelirler veya dünyaya ortak olmak için. Bu film bütün bunları düşündürüyor.
VİZYONDAKİLER
Beyaz Balina
Hayatları Anadolu’nun bir köyünde kesişen Ali ve Vahap’ın samimi hikâyesi. Film, anne ve babasını kaybettikten sonra büyük şehirden dedesinin köyüne gelen Ali ile Vahap’ın nasıl bir dostluk kurduklarını anlatıyor. Ali’nin okumaya başladığı ama bitiremediği Moby Dick romanı bu ikilinin ortak tutkusu olur. Fakat kitabı bulmak ve okumak hiç de kolay değildir.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: A. Uygur Öztürk
Senarist: A. Uygur Öztürk
Oynayanlar:Efe Karaman, Kaan Ürkmez,
Erden Alkan, Umut Karadağ
Yapım: 2017, Türkiye
David Lynch: Yaşam Sanatı
Film, dört Oscar adaylığı bulunan efsanevi yönetmen David Lynch’in Amerika’nın küçük bir kasabasında başlayan çocukluk hayatından sanatla tanışma dönemine kadar olan hayatını anlatıyor. Kült yönetmenin bilinmeyen anlarına tanıklık ettiren film, ileride imza atacağı unutulmaz büyük ve kült eserlerinin ilham kaynaklarını keşfetmemize imkan sağlıyor.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: David Lynch: The Art Life
Yönetmen: Jon Nguyen, Rick Barnes,
Olivia Neergaard Holm
Oynayanlar:David Lynch
Yapım: 2017, ABD, 90 Dk.
Otoban
Casey soyguna bulaşır ve işler ters gider. Çete lideri Hagend’dan kaçmaya başlayan Casey’ın eski patronu Geran’ı aramak dışında bir çaresi kalmamıştır. Ancak Geran’ın başı daha da büyük bir belaya girer. Hayatının aşkı Juliette’i Hagend’ın tehdidinden korumaya çalışırken kendini otobanda bir kovalamacanın içerisinde bulur.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Collide
Yönetmen: Eran Creevy
Senarist: F. Scott Frazier
Oynayanlar: Nicholas Hoult, Felicity Jones,
Ben Kingsley, Anthony Hopkins
Yapım: 2017, İngiltere, Almanya, 99 Dk.
Power Rangers
Beş genç, yaşadıkları kasabanın ve tüm Dünya’nın bir uzaylı tehdidinde olduğunu öğrendiklerinde, olağanüstü değişime uğrarlar ve gezegeni kendilerinden başkasının kurtaramayacağını anlarlar. Ancak bunu yapmak için, gerçek hayattaki bütün sorunlarını çözmeleri gerekecek ve Power Rangers olarak bir araya geleceklerdir.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Dean Israelite
Senarist: John Gatins
Oynayanlar: Dacre Montgomery, Bill Hader,
Naomi Scott ile Ludi Lin
Yapım: 2017, Kanada, ABD, 124Dk.
Sonsuz Aşk
Birbirinden farklı iki insanın ezber bozan aşk hikâyesi. Filmde Fahriye Evcen; kardeşiyle yaşayan Zeynep rolünde, Murat Yıldırım ise genç yaşta profesör olan cerrah Can karakteriyle izleyicisiyle buluşacak. Hiçbir ortak noktaları yokmuş gibi görünen, Can ve Zeynep beklenmedik bir şekilde birbirlerinin hayatlarına dahil olduklarında, engelleri de beraberinde getiren sonsuz bir aşkın içine düşerler.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Ahmet Katıksız
Senarist: Deniz Akçay Katıksız
Oynayanlar:Fahriye Evcen, Murat Yıldırım,
Fatih Al, Filiz Ahmet
Yapım: 2017, Türkiye