Cumhuriyet Halk Partisi dış politik konularda gerçekdışı bir noktaya savrulmuş vaziyette. Genel başkan dahil hemen her CHP’li yetkilinin konuşmalarına baktığınızda savunduğu görüşün iktidar karşıtlığını aşıp Türkiye karşıtlığına demirlediğini, söyleyenin bundan zerre rahatsızlık duymadığını görürsünüz.
Gerçek dışı, olup bitene aykırı, milli menfaatlere uzak, ayakları yere basmayan bir dizi konuşma. Bunu açığa çıkarmak için küçük bir söylem analizi yeterli.
CHP’nin dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı Ünal Çeviköz’ün açıklamaları mesela.
Eski bir diplomat olan Çeviköz geçen hafta CHP Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında İdlib bahsinde bakın aynen şöyle diyor:
“Türkiye halkı, yurttaşlarımız ve insanlarımız, Suriye ile savaşmayı istemiyor. CHP olarak biz savaş istemiyoruz. Ama savaş isteyenler ya da isteyen var. Türkiye’nin Suriye ile savaşmasını gerektirecek hiçbir meşru veya haklı bir gerekçe yoktur. Bir ülke için hayati çıkarlar söz konusu olmadığı müddetçe savaş cinayettir.” (21 Şubat 2020 Cumhuriyet)
***
Söylem analizine “Türkiye halkı, yurttaşlarımız ve insanlarımız, Suriye ile savaşmayı istemiyor” cümlesinden başlayalım.
Ne demek “Türkiye halkı, yurttaşlarımız ve insanlarımız, Suriye ile savaşmayı istemiyor”? “Yurttaşlarımız” ve “insanlarımız” diye iki ayrı grup mu var Türkiye’de? Hani tek parti dönemi CHP’sinin “halk” ve “vatandaş” diye ayırdığıtürden? Biri diğerine üstün? CHP sözcüsü Cumhuriyet gazetesinin vaktiyle “Halk plajlara hücum etti, vatandaş denize giremedi” diye şikayetettiği gibi?
CHP için eski bir alışkanlık, kötü bir zihin sürçmesi diyor ve geçiyorum.
Ama “Türkiye halkı Suriye ile savaşmayı istemiyor” vurgusu önemli.
Elbette Türkiye halkı ne Suriye ile ne Rusya ile ne Amerika ile savaş istiyor. Zaten halk savaş istiyor diye Suriye’de değil ordumuz. İstek değil söz konusu olan. Zaruret. Mecburiyet. İçimize sıçrayan terör... Kapımıza dayanan 3 milyon… Sınırımıza yaslanan terör devleti… Bıraktığınız anda parça parça koparılmak istenen coğrafya…
Peki ya “CHP olarak biz savaş istemiyoruz” cümlesi?
Parti ismi anarak, partiler üstü milli bir konuda, ele-güne, dosta-düşmana karşı birlik-bütünlüğün şart olduğu bir mevzuda alanı boş bırakıyor CHP.
Bir anlamda askerin arkasında hizalanmayı gerektiren “cepheyi terk ediyor”.
“CHP savaş istemiyor” vurgusuyla sadece kendi alanını boşaltmıyor CHP sözcüsü. Tezkere kararları, ortak bildirilerle Türkiye’nin üzerine kalkan olan TBMM iradesini de parçalamak istiyor.
Üstelik “CHP savaş istemiyor” diyerek “AK Parti Suriye ile savaşmak istiyor” da demiş oluyor eski diplomat. Söylenmeyen kısmında “MHP de Suriye ile savaşmak istiyor” cümlesinin gizlendiği de açık.
Ayrıca orada şu da var. “PKK-YPG’nin sözcüsü, Türkiye’yi Suriye’de işgalci, YPG’yi ise kurtarıcı diye tanımlayan HDP, rejimle savaşmak istemiyor”.
Zaten sözünün devamında “… Ama savaş isteyenler ya da isteyen var” diyor Ünal Çeviköz.
“İsteyen” ile kimi işaret ettiği malum...
PKK ve FETÖ’nün dolaşıma soktuğu, CHP’nin de HDP ile eşzamanlı olarak kürsülere taşıdığı "diktatör”, “tek adam” diye nitelemeye utanmadığı seçilmiş, yetkilendirilmiş, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı. Anayasal olarak da seferdeki ordunun Başkumandanı…
Bu vurgu ile çok tehlikeli bir şey yapıyor CHP’nin başkan yardımcısı.
Suriye’ye asker gönderme kararı keyfi imiş, tek kişinin değerlendirmesinden, talimatından ibaretmiş gibi göstererek hem coğrafyada yaşanan ve ülkemize sıçrayan terör gerçeğini, hem Türkiye’nin varlığına bütünlüğüne yönelen saldırılar silsilesini hem de devlet aklını ve millet ferasetini koparmak istiyor mevcut durumdan. Hakikatle bağını kesiyor.
Yapı bozumuna devam edelim.
“Türkiye’nin Suriye ile savaşmasını gerektirecek hiçbir meşru veya haklı gerekçe yoktur. Bir ülke için hayati çıkarlar söz konusu olmadığı müddetçe savaş cinayettir” diyor CHP’nin dış politika konusunda en yetkin ağzı.
İnanılmaz bir soyutlama. Neresinden başlasak acaba?
Suriye’den Türkiye’ye yönelen tehdidi, 2011’den bu yana sınırdan içeri sızan terör örgütlerinin –FETÖ desteğiyle birlikte- patlayan bombaları mı sayalım.
Terörü kaynağında kurutmazsak Türkiye’nin durmadan kan kaybettiğini, bunu durmak için sınır ötesine geçildiğini bu ülkenin ana muhalefet partisi unuttu mu ki hatırlatalım!
Ama anlaşılan o ki ocaklara, bağırlara ateş düşüren, Türkiye’nin canını acıtan bu terör saldırılarını CHP çoktan unutmuş.
O halde hatırlatalım.
2011’de Ankara Kumrularda 5,
2012’de Gaziantep’te 4’ü çocuk 10,
2013’te Hatay Reyhanlı’da 52,
2015’te Suruç’ta 34,
2015’te Ankara Garı’nda 103,
2016’da Sultanahmet’te 11,
Ankara Genelkurmay kavşağında 28,
İstanbul Beşiktaş’ta 38’i polis 47 canımızı, vatandaşımızı ve daha pek çoklarını kaybettiğimizihatırlatalım.
Türkiye 15 Temmuz darbe-işgal girişiminden sonra FETÖ pisliğini temizledi içinden ve terörle mücadele konseptini değiştirerek terörü kaynağında kurutmak için kuzey Suriye’ye askeri harekatlar yapmaya başladı.
Fırat Kalkanı ile DEAŞ’ı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı ile PKK-YPG’yi, şimdi İdlip’te HTŞ, Hizbullah, Şebbiha dahil arkasındaki güçleri temizleyerek kendi sınırı için güvenli bir bariyer, İdlib’ten Türkiye’ye yönelen 3 milyon mülteci için güvenli bir iskan yaratmaya çalışıyor.
CHP’de dış politikadan sorumlu yetkili bir siyasetçiye, üstelik yıllar yılı yurt dışında görev yapmış, büyükelçi sıfatıyla Türkiye’yi temsil etmiş kıdemli bir eski diplomata Türkiye’nin zaruretlerini ve menfaatlerini hatırlatmak zorunda kalmak ne acı.
Sorun değil. Kemal Kılıçdaroğlu’na anlatır gibi anlatırız yardımcısına da.
Bakın Ünal Bey. Türkiye tamamen haklı ve meşru gerekçelerle bulunuyor Suriye’de. Bir yere not ediniz Sayın Çeviköz:
BM’nin uluslararası barışın korunması için almış olduğu birçok kararda bir ülkeye herhangi bir saldırı olması durumunda kendini savunma hakkı tanınıyor. BM şartının “meşru müdafaa hakkı” olarak adlandırılan 51. maddesi ve BM Güvenlik Konseyinin (BMGK) 1373, 1624, 2170 ve 2178 sayılı kararları bunların en önemlileri arasında yer alıyor.
Konuşmasının devamında “Suriye’den Türkiye’ye gelen herhangi bir tehdit mevcut değildir” de diyorÜnal Çeviköz.
Tehdit algısında mı sorun var acaba CHP’nin?
Baas hayranlığı ve Esed savunusu mu yaptırıyor yoksa bunu ülkenin en yaşlı partisine.
Gerçi geçen yıl düzenlediği Suriye Konferansında PKK’yı açıkça destekleyen isimleri ağırlamıştı aynı CHP. Türkiye’nin PKK’ya karşı Suriye’de gerçekleştirdiği askeri harekatları “Türk soykırım koridoru” diye yaftalayan birinin görüşlerine başvurmuş, “Türkiye YPG’yi daha çok taciz ediyor. Asıl YPG’nin Türkiye’de 25-30 km’lik bir güvenli bölge oluşturmalı. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini istilasına karşı çalışılmalı. Türkiye PKK ile barış görüşmelerine başlamalı, YPG “barış gücü”dür” diye konuşan Amy Holmes’a müdahale dahi etmemişti konferansı organize edip oturumu yöneten Ünal Çeviköz.
Bütün bunlar da gösteriyor ki tehdit sadece dışarıdan gelmediği için kapı kilit tutmuyor.