Geçen yılın sonuçlarına baktığımızda, hele hele senenin son günlerindeki Erdoğan'ın Somali, Çad ve Tunus ziyaretlerinin içeriğine baktığımızda, yılın imzasını Türkiye'nin attığını net söyleyebiliyoruz. Cemil Meriç'in tespitinde olduğu gibi "zulmün olduğu yerde, tarafsızlık namussuzluktur." Türkiye'nin üzerinde titizlikle durduğu mesele de burasıdır! O nedenle paraya, mala, petrole odaklı değil, insana odaklı siyaset inşasını, hayat felsefesi edindi.
Bu felsefeyi benimsediği için, Erdoğan'ın sadece partisinin değil, ülkesinin de sınırlarını çoktan aştığını söyleyebiliyoruz. Dünyanın yeni merhaleye geçtiğini, bir sene boyunca yazmaya gayret ettim. Bu yeni düzen, içinde bulunduğumuz senenin de esas rengini belirleyecektir hiç kuşkusuz.
Baskılar, huzursuzluk gayretleri hiç durmayacak. Nedeni belli! Bir defa karar vermişiz. Oyun kurucuyuz artık ve Cumhurbaşkanı Erdoğan geri adım atmamakla, Türkiye'nin duruşuna saygınlık ve kalıcı nizam notunu teyit etmekte.
Geçen senenin tüm olumsuz renkleri içerisinde, muhakkak önemli, kalıcı, olumlu profilin olduğunu da altını net çizmemiz lazım.
Kudüs konusunda Türkiye'nin tavrı, özellikle Erdoğan'ın ısrarı ve doğru siyasi hamlesi, sonuç verdi. Bunun etkisini, biz bu sene içerisinde de sık sık göreceğiz. Hem de verimli ve olumlu...
İsrail'den korkarak sesi çıkmayanların, Türkiye'nin verdiği cesaretle, daha yüksekten sesinin çıkacağına da şahitlik edeceğiz.
Çünkü mesele artık net şu ki; dünya önceki dayatmalı, tek renkli siyasi akılla idare edilmek istemeyecek! Türkiye'nin ve liderinin tutumu, içten içe itiraz edenlerin de, yüksekten seslerinin çıkmasına zemin oluşturdu.
Rusya'nın, Çin'in ve Türkiye'nin dayatmalara tek taraflı itirazı, Batı kampından da destek göreceği döneme girdik. Fransa ve Almanya'nın, gidişata göre şerit değiştereceği sinyellerini, geçen yılın son günleri almış olduk. Hatta ABD'nin vize yasaklarına iptal kararını da, mevcut durumdan geriye dönüş notu olarak okumamız lazım.
Sonuç itibari ile onlar dayattı, Türkiye itiraz etti. Onlar "S-400 olmaz" dedi, geçen yılın son günlerinde imzalar atıldı. Onlar tehdit etti, Erdoğan direndi. Yine de Cemil Meriç'e istinaden şu cümleyi tekrar hatırlatmak isterim. "Ulu çamlar, fırtınalı diyarlarda yetişir." Evet, Türkiye'yi ulu çınar veya ulu çam yapan şey, ne fırtınadan, ne de zordan korkmamasıdır. Ve sonuç; şimdi "Almanya ilişkileri düzeltelim" modunda, İngiltere "ikili ilişki kurma" peşinde, Fransa "oyuna müdahil olma" çabasında, ABD ise vizelere koyduğu yasakları kaldırmakla "yeni ılımlı ortam kurgulama" peşinde olduğu aşikardır.
İtiraz edilse de, hakkında yalan ve iftira ile her türlü bühtan atılsa da, atanlar çok iyi bildi ki; Erdoğan iftiralar karşısında geri adım atmayacak. Nitekim ki, kendisinin de söylediği gibi "bize paralar, elmaslar, petroller değil, yapabileceğimize inanmamız lazım. İşte tam da bunu anlatmak istiyorum. Neredeyse 200 senedir, siyasetin kurallarını koyanların dengesini bozan bir Türkiye var! Bu Türkiye'yi; bu kadar dinamik, aklı ile hislerini aynı anda doğru kullanmayı başaran, inşa eden bir Erdoğan örneği söz konusudur artık.
Sudan, Çad, Tunus ziyareti sırasında, bizim hep beraber gördüklerimize ve duyduklarımıza, dostlarla birlikte en fazla düşmanların da kulak verdiği nettir.
Rusya ile S-400 anlaşmasının fiili sonuca gelmesi, ABD'yi harekete geçirecek. İran'dan; Kudüs konusunda ara sıra çatlak seslerin çıkacağı da mümkündür.
Lakin anlaşılan şu ki; olayların merkezine oturdu artık Türkiye ve gidişatın kaderini belirleyenlerden biridir artık!
Cumhurbaşkanı Erdoğan; partisinin ve ülkenin sınırlarını çoktan aşmış durumda. Böyle bir siyasi avantajı yakalamışken, devletin menfaati için bu durumu kullanmak, kalıcı menfaatlerimiz için elverişlidir. Türkiye'nin ismini marka haline getiren bir liderden bahsediyorum. Evet, Türkiye çok kadim medeniyet, tarih, devlet geleneği, müzik, sanat barındıran geçmişin yekün menzilidir ve bu menzil uzun zaman idi kendinden ve hedeflerinden alıkoyulmuştu. Lakin bu toprakların hafızası, kan yaddaşı; nereden geldiğini, niçin yola çıktığını, nereye varmak istediğini muhafaza ettiği için, bugün Erdoğan attığı adımları hiç tereddüt etmeden atabiliyor. Meseleye "milli hafıza" noktasından bakarsak, esasında herşeyi görebiliyoruz. Tabii ki görmek isteyenler...!