Cumhur İttifakı’nı Türk siyaset tarihinin en anlamlı ve gerekli işbirliği zeminlerinden biri olarak görüyorum. Meselenin sadece AK Parti-MHP ilişkisini yansıtmadığını, yani iki parti arasında siyaseten ve konjonktürel olarak yapılan bir seçim mutabakatı olmadığını düşünüyorum.
15 Temmuz gecesi 80 milyon vatandaşımız sergiledikleri direnişle tüm farklılıklarına rağmen büyük bir birlik ortaya koymuşlardır.
Hakkari’den Edirne’ye, Mersin’den Iğdır’a kadar Kürdü-Türkü, Alevisi-Sünnisi, zengini-fakiri sokaklara dökülmüştür, yaralanmıştır, şehit olmuştur.
Bu direniş ruhunu kimisi ‘vatanına sahip çıkmak’, kimisi ‘demokrasiye ve özgürlüğe sahip çıkmak’, kimisi ‘mukadderatına ve ülkenin geleceğine sahip çıkmak’ olarak nitelendirebilir. Ama neticede bizi biz yapan, bizi millet yapan değerlere sahip çıkmak için şanlı bir mücadele ortaya konmuştur.
Bu yüzden Cumhur İttifakı sadece iki parti arasında dönemsel ve pragmatik bir ilişki olarak görülemez. Bu direniş ruhunu, ülkesine ve geleceğine sahip çıkma duygusunu siyaset zemininde Cumhur İttifakı yansıtmaya çalışmaktadır.
Eğer AK Parti-MHP ilişkisi bu anlam ve derinlikten uzak bir ilişki olsaydı, AK Parti veya MHP tabanının klasik siyasi eleştirileri ilişkiyi mümkün kılmaz, bloke ederdi. Ama hem tüm farklılıklarıyla AK Parti tabanı bu ilişkiyi bu ruhla kavramış, hem MHP tabanı meseleye bu şekilde yaklaşmıştır.
Hal böyle olunca AK Partililer Cumhur İttifakı’nın MHP’li adayları, MHP’liler Cumhur İttifakı’nın AK Partili adayları için çalışıyorlar, gayret gösteriyorlar, onların başarısını kendi başarıları görüyorlar. Karşılıklı olarak parti temsilcilikleri ve seçim ofisleri ziyaret ediliyor, MHP’liler AK Parti bayrağı önünde, AK Partililer MHP bayrağı önünde konuşmalar yapıyorlar.
Bu bağlamda biz de Ankara’da Cumhur İttifakı’nın MHP’li adaylarının olduğu Gölbaşı, Etimesgut, Polatlı gibi ilçelerde yapılan ortak etkinliklerde, bu işbirliğinin samimiyet, sadakat ve karşılıklı güven temelinde ilerlemesi için gösterilen çabaları yakından gözlemliyoruz.
Türk siyasetinde arazi performansı en hareketli olan iki parti AK Parti ve MHP’dir. Arazi performansı güçlü olan iki partinin birlikte hareket etmesi Cumhur İttifakı’na açık bir saha üstünlüğü kazandırıyor.
Geçen gün Polatlı’da MHP’li belediye başkan adayı (ve halihazır başkan) Mürsel Yıldızkaya’nın katıldığı bir etkinlikte ‘üç hilal’ önünde konuşma yaptık ve ülkücü gençlerle bir araya geldik.
Pazartesi günü ise MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Etimesgut mitingine katıldık. Burada da ülkücü gençler ve AK Partili gençler Türk bayrağı altında anlamlı bir bütünlük oluşturuyorlardı.
MHP’nin bayrağını simgeleyen üç hilal, Osmanlı bayrağı ve sancağıdır. Üç kıtadaki hakimiyeti, Türk-İslam birliğini ve nizam-ı âlemde Allah’ın kelamının yücelmesi gibi üç mefhumu ifade eder.
MHP 1969 yılındaki Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin merhum Alparslan Türkeş’in başkan seçildiği büyük kongresinde partinin bayrak simgesi olarak kabul edilmiştir. “Biz Osmanlıyız, bize üç hilal yakışır” görüşünün hâkim gelmesi sebebiyle üç hilalin MHP’nin, kurt sembolünün ise Ülkü Ocaklarının amblemi olduğu söylenir.
MHP’nin Osmanlı’nın dünyaya Türk-İslam birliğini, adalet ve hakkaniyeti yayma, Allah’ın kelamını yüceltme gayesini simgeleyen üç hilali sembol olarak seçmesi kendisi için çok anlamlı bir muhtevadır. Cumhur İttifakı’nın bu kadar samimi ve derinlikli bir işbirliğine dönüşmesinde siyasi kan uyuşmazlığı olmamasının, ortak duygu ve mana zemini yakalanabilmesinin bir etkisi olduğu söylenebilir.
AK Partililerin üç hilal önünde konuşurken zorlanmaması hem Cumhur ittifakı ruhuna sahip çıkmalarına, hem de bu tarihi derinliğe dayanıyor. MHP’lilerin özellikle Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan’a sahip çıkması ve AK Parti etkinliklerine katılarak O’nun adaylığını desteklemeleri aynı ruhun bir neticesidir. Bugün de başta Ankara ve İstanbul olmak üzere birçok il ve ilçede ülkücü camia, ittifakın AK Partili adaylarına aynı samimiyetle destek olmaktadır. Seçmenin ötesinde parti teşkilatlarının bu uyumu ve işbirliğini gönül rahatlığıyla yapabilmeleri şayan-ı takdirdir.