Her 31 Aralık akşamı taaccüple izlerim.
Misyonerlik masalı “Noel Baba” saçmalıklarıyla büyüyen zavallılar, “yeni yıl”da her şeyin değişebileceği gibi bir hayal peşinde dilek tutar, dua ederler!
Oysa yeni yıllar, tren vagonları gibidir. Siz hat değiştirmedikçe, vagonlarda ilerlemekle menziliniz asla değişmez.
O bakımdan “yeni yıl” değerlendirmelerimizin, “yeni boyut”taki görüntümüzü değil, “gidişatın, önümüzdeki yıl nereye evrilebileceği konusundaki projeksiyonlarımız” olduğunda mutabık kalalım.
Yoksa geleceği, Allah’tan başka kimse bilemez.
Gelen, gideni aratır mı?
“Gelen, gideni aratır” atasözümüzü hatırlatıp, manzaraya bakalım.
Türkiye’yi dışarıdan ve içeriden işgal etmeyi planlayan Haçlı-Siyonist ittifakı, 15 Temmuz’da FETÖ maskesinin düşmesi üzerine, güneyimizdeki terör kuşatmasına ağırlık verdi.
Kuzey Irak Kürt Bölgesinden başlayıp Akdeniz’e kadar uzanan koridorla bizi Anadolu’ya hapsederek, “Büyük İsrail” önünde kalan tek engeli de ortadan kaldırmış olacaklardı.
Bu hain planı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla; kalbinden hançerledik.
Son günlerde ise kuşatmanın geri kalan kısmı olan Fırat’ın Doğusuna harekat başlatacağımızı ilan ettik, hatta Sincar’dan başlattık.
Meşru Müdafaa hakkımızı kullandığımız için açıktan karşı çıkamasa da, elinden geleni yapmasına rağmen bu iki harekatımızı sabote edemeyen ABD, aynı duruma tekrar düşmemek için ani bir kararla taktik değiştirdi, “Suriye’den çekiliyoruz” dedi.
ABD asla çekilmez
ABD’nin bu açıklaması, asla bizim anladığımız, “Suriye’yi rahat bırakma” biçiminde bir “çekilme” değildir. Asıl amaçları, “Keşke çekilmeseydi” dedirtmektir.
Nitekim, daha çekilmeden Suriye’de ilginç gelişmeler başladı.
PYD aşkı yaşayan Suudi Arabistan’ın diğer “Küreci” yandaşları BAE ve Bahreyn’in yıllar sonra Şam’a dönmesiyle, Trump’ın “Biraz da başkaları savaşsın” ve Netenyahu’nun, “Çekilmeden bilgimiz var, biz tedbirimizi aldık” sözlerini birleştirirsek, 2019 Suriye’sini daha net görebiliriz.
PYD hatta DEAŞ destekli Esad ile Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın sahnede olduğu ama gerisinde Amerika ve İsrail’in bulunduğu, batıdan da Rum ve Yunan yandaşlarının destek verdiği bir şer cephesi karşımıza çıkabilir.
Bu, şimdiye kadar ABD’nin yürüttüğü “Büyük İsrail” projesini, bundan sonra “İslam Ülkesi” görünümündeki, Siyonizm uşakları yürütecek demektir.
“İslam dünyası”nın düştüğü hale bakar mısınız?
Güya Kabe’mize sahip çıkacak olanlar, İslam düşmanlarını emrinde, günümüzde Müslümanların tek hamisi olan Türkiye’ye karşı savaşıyor…
Yazıklar olsun…
Onun için her fırsatta diyorum ki, Kabe’yi işgalden kurtaramadan Kudüs’ü; hatta sınırlarımızı bile Haçlı-Siyonist saldırısından kurtaramayız.
2023’e kadar istikrar
Ülkemizin muhatap olduğu bu çok tehlikeli ve kompleks tehdide karşı tek çare, her türlü fikir ayrılıklarımızı bir kenara bırakarak, tıpkı Çanakkale’deki ruhla karşı koymaktır.
Gelin görün ki, 16 yıldır sandıkta yenemedikleri iktidarı, her ne pahasına olursa olsun devirme hırsıyla yanıp tutuşanlar, süflî hedeflerine ulaşabilmek için, işgalci Haçlı-Siyonistlere bile destek verebilmektedir.
Türkiye FETÖ, DAEŞ ve PKK gibi terör örgütleri ve emperyalist patronlarıyla mücadele ederken, milletimizden ayrışan bu yerli işbirlikçiler, dönüp bir de bizi ayrıştırmakla suçluyor.
Seçim sebebiyle siyasi ortam daha da gerilecektir.
Gelelim ekonomiye…
Dolar saldırısı ile bozulan dengeleri düzeltme çabaları, fırsatçıların yüzsüzlüğü ve geçmiş yılların “seçim ekonomisi”ni hatırlatan bazı adımlar sebebiyle 2019’da, net bir iyileşme getiremeyecek gibi görünüyor.
Bardağın dolu tarafı ise 2023’e kadar devam edecek, istikrarlı bir kalkınma sürecine giriyor olmamızdır.
Bu dönemde Suriye’nin de huzura kavuşmasıyla, güvenlik endişesinden kurtulmuş, sadece kalkınmaya odaklanmış bir Türkiye en büyük hayalimizdir.
Fert ve millet olarak hayırlı bir yıl dileğiyle…