Türkiye'de darbe kültürü, özellikle de bir dönem, halkın oylarıyla iktidarın kapsını bile zorlayamayan Ce Aş (H) Pe'nin, üç-beş günlüğüne de olsa iktidara yamanmak için medet umduğu bir rezillikler manzumesidir. Darbe beylik ve de bayatlıktan leş gibi kokan, "devlet elden gidiyor... Hırsızlık kol geziyor..." gibi laflarla milleti tahrik edip işsiz güçsüz tayfasını sokağa sürmekle başlar. Bireysel çıkarcılığa dört elle yapışmış (opportunizm) rütbeli/rütbesiz kimi zat-ı muhteremin vatan millet nutukları atarak, iktidara saldırmasıyla devam eder. Ve sabaha karşı tanklar sokağa çıkar, radyodan tok sesli biri "milletin isteği üzerine ve ülke çıkarları doğrultusunda" TSK'nın yönetime el koyduğunu bildirir. Bütün bunların ardından da Hasan Mutlucan kahramanlık türküleriyle devreye girer... Ne yazık ki; Cumhuriyet tarihinde, "vatan millet adına" darbeden başka yapacak pek bir işi olmayan TSK, bu işlere zorla (cebren ve hileyle) alet edilir...
Darbe değil resmen cinayet:
Yavaş yavaş 1960'lara yaklaşırken Türkiye, rahmetli Adnan Menderes, enerjisiz ülke kalkınmasının mümkün olmadığını tekrarlıyordu her fırsatta. ABD ve NATO'daki ortaklarının kapısını az aşındırmamıştı, Türkiye'nin enerji sorunlarını çözmek için. İşi yokuşa sürmenin dışında kimsenin kılını kıpırdatmaya niyeti yoktu. Rahmetli Adnan Menderes böylesine çırpınırken ve "dostları" oralı bile olmazken Sovyetler Birliği devreye girdi ve Türkiye'ye gerek maddi gerek teknolojik her türlü desteği vermeye hazır olduğunu bildirdi. Moskova'nın bu açıklamasından ve hükümetin buna sıcak bakmaya başlamasından kısa bir süre sonra, İngiltere'nin daveti üzerine, Adnan Menderes uçakla yola çıktı. Ancak olmayacak bir şey oldu ve uçak tam Londra'ya inerken düştü! Adnan Menderes kazadan sağ kurtulurken, bir çok kişi hayatını kaybetti. Kazanın sabotaj olup olmadığı bu gün bile tartışılır. Yapılan ilk soruşturmada uçağın altimetresinin bozuk olduğu anlaşılır. Bu yüzden pilot Gatwick Hava Alanına inmek için gereğinden fazla alçalmış, uçağın kanatları ağaçlara, sonra da piste çarpmıştı..
Kazadan sonra Türkiye'de kısa süreli de olsa bir bahar havası yaşanır, İsmet İnönü gerek DP gerekse de Menderes'e yönelik saldırılarına ara verir. Ancak kısa süre sonra gene yüklenmeye başlar. Ve 27 Mayıs 1960'da darbe gerçekleşir. Yassıada'da uyduruk bir mahkeme düzenlenir; sonuçta Menderes, Dış İşleri Bakanı Zorlu ve Maliye Bakanı Polatkan idama mahkum olur! CB Celal Bayar'da idama mahkum edilmiş ancak yaş haddinden cezası müebbet hapse çevrilir. Böylece 27 Mayıs 1960 tarihinde, Türkiye'nin ilk çok partili demokrasi sınavı başarısızlıkla sonuçlanır... Ancak darbeler devam edecektir. Sırada 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 vardır ve demokrasiye "Büyük Türk Milletinin mutluluğu (!)" adına aralar verilecektir...
(Yarın: "Paşalığı batasıca Hüseyin Avni!")