Sovyetler Birliği’nin 1991 senesinde dağılmasıyla birlikte varlık sebebi ortadan kalkan NATO’nun da lağvedilmesi gerekiyordu. Lâkin, Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası silâhlı gücü hâline gelen NATO’ya yeni bir görev verilmişti. Dönemin Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı Orgeneral John Kalvin NATO’nun yeni misyonunu İslâm’la mücadele olarak açıklayacaktı: “Yeni strateji NATO’ya, aşırı dinci akımlarla, etnik çatışmalarla, aşırı milliyetçi hareketlerle, terörizm ve silâhların yayılması gibi öteki sorunların çözümü konusunda da sorumluluklar yüklüyor.”
NATO komutanı ne kadar da güzel konuşmuş değil mi; bizlerin ‘iyiliği’ için kurdukları “Yeni Dünya Düzeni”nde bizi ‘aşırılar’dan koruyacaklarını vadetmiş!..
Orgeneral Kalvin’in açıkladığı “Yeni Dünya Düzeni”nin üzerinden 26 yıl geçti. Bu süre zarfında NATO dünyada aşırı akımları, terörü, çatışmaları, silâhlanmayı bitirip dünyaya barışı getirdi mi? Bu sualin cevabını, Suriye’de kundakta bombayla katledilen bebek bile verirdi ama ne yazık ki ölüler konuşamıyor!..
Irak, Afganistan ve dünyanın çeşitli bölgelerinde kendisiyle çalışmayı kabul etmeyen, işbirliği yapmayan ülkeleri ve liderleri ‘aşırı’ ilân edip, uluslararası silâhlı gücü NATO ile işgal eden ABD önündeki en büyük engelin İslâm olduğunun bilinciyle “Yeni Dünya Düzeni”ne münasip “Yeni (Ilımlı) İslâm”ı piyasaya sürdü.
Cihad etmek gibi nefse ağır gelen mükellefiyetlerin olmadığı “Ilımlı İslâm”ın epey de alıcısı çıktı. Ülkeniz veyahut din kardeşlerinizin vatanı işgal ediliyor, harîm-i ismete el uzatılıyor ama siz “İslâm’da cihad kalemle edilir” deyip İslâm’da hoşgörü başlıklı konferanslar düzenleyip, göl kenarında 5 yıldızlı otellerde akademisyenleri, yazarları toplayıp ‘Müslümanca faaliyetler’ yapmanıza cevaz veriyor “Ilımlı İslâm”; hem de açık büfe!.. Daha ne olsun!.. “Ilımlı İslâm”ın açık büfesine tenezzül etmeyenler ise ‘aşırı’ olarak yaftalanıp zindanlara atıldı.
Türkiye’de NATO’nun “Yeni (Ilımlı) İslâm”ı Fethullah Gülen üzerinden pazarlandı. “Hoşgörü, Dinlerarası diyalog, barış” gibi kimsenin pek de karşı çıkamayacağı söylemlerle insanlar tahakküm altına alındı. Açıkçası NATO’nun “Yeni (Ilımlı) İslâm”ı çoğunluğun da işine geldi, dünden hevesliymişler!..
Geçen zaman zarfında şu oldu bu oldu, NATO’nun “Yeni (Ilımlı) İslâm”ının temsilcisi, barış havarisi Fethullah Gülen’in müntesibleri savaş uçakları ve tanklarla Müslüman Anadolu halkını katletti. Devlet yetkililerinin açıklamalarına göre 15 Temmuz işgal teşebbüsü İncirlik’teki NATO üssünden destek görmüştü. NATO, kendisine karşı gelen ‘aşırıları’ ayak altından çekmeye çalıştı ama Pentagon’daki hesap Anadolu’da tutmadı.
Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye şu an NATO’nun hedefinde. Peki neden? Bu soruyu, “Darbe Nasıl Yapılır” adlı kitabın yazarı ABD’li stratejist Edward Luttwak 1991 senesinde, ABD NATO üzerinden “Yeni Dünya Düzeni”ni kurarken cevaplamış: “Türkiye’nin benimsemesi gereken model, her yere eli kolu uzanan süper ülke modeli değil, ekonomik kalkınmadan başka şey düşünmeyen Kore modeli olmalıdır. Kore’nin de, tıpkı sizin gibi, büyük güvenlik sorunları var ama, akıllılık edip dikkatlerini ekonomik kalkınmaya verdiler, güvenliklerini de Amerika’ya emanet ettiler.
… Türkiye, Ortadoğu sorunlarına çözüm önermekte aktif olmamalıdır, Türkiye, Ortadoğu’ya silâhla değil, yazarkasa ile yaklaşmalıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş nedenlerinden birisinin, ticaret ve ilimden uzaklaşması olduğu unutulmamalı. Dış politika para getirmez, para götürür. O yüzden Türkiye’nin dış politikası siyasi açıdan pasif, ekonomik açıdan aktif olmalıdır.”
Luttvak ne kadar açık konuşmuş değil mi! Bu saatten sonra niye işgal tehlikesi altındayız diye konuşmanın mânâsı yok; işgale hangi ruhla direneceğiz onu konuşmanın zamanı.
Evet, hangi ruhla direneceğiz!..