LONDRA- Başbakan Binali Yıldırım’ın Londra programını izlemek üzere İngiltere’deyiz.
Birlikte savaş uçağı imal etmekdahil ekonomi ve askeri alandaki işbirlikleri son dönemde hayli ivme kazanan iki ülke için karşılıklı ziyaretlerin sıklığı şaşırtıcı değil elbette. Nitekim İngiltere Başbakanı Theresa May üç ay önce, yeni başkan Trump’ı ziyaretinin hemen ardından Ankara’ya gelmiş ve Türkiye ile işbirliğini genişletmek istediklerini açıklamıştı.
Başbakan Yıldırım’ın sebebi ziyareti İngiltere ve BM’nin ev sahipliğinde düzenlenen Somali Konferansı'ydı. Üç günlük ziyarette ev sahibi Birleşik Krallığın Başbakanı Theresa May ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres da dahil olmakpek çok devlet adamıyla görüştü, Türk sivil toplumuyla, İngiliz medyası ve iş dünyasıyla buluştu.
Kuşkusuz içeriği en fazla merak edilen görüşme ABD Savunma Bakanı Jim Mattis'ikabulüydü. Her düzeyde en net şekilde yapılan uyarının Amerika’ya bir kez de Londra’dan yapıldığını öğrendik görüşme sonrasında.
***
Türkiye-ABD ilişkileri büyük bir krizin eşiğinde… Başbakan Binali Yıldırım’ın Londra görüşmelerinde de sık sık gündeme geldi bu konu.
Dün Yıldırım’ın İngiltere medyasından geniş katılımlı bir grup gazeteciyle yaptığı basın toplantısında da konu çoklukla masadaydı. Ekonomiyle ilgili sorulara ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek cevap verirken, Türkiye-ABD ilişkileri, terör ve terörle mücadele bağlantılı her soruyu Başbakan yanıtladı.
Gelen bir soru üzerine Yıldırım ABD’nin “Türkiye’nin güvenliğini temin” açıklamasını hatırlattı ve Türkiye’nin meseleyi böyle değerlendirmediğini, ABD’nin sahayı yanlış okuduğunu, yanlış yaptığını ancak bu yanlıştan döneceğine inandıklarını anlattı.
Şu cümlesini özellikle önemsiyor ve altını çiziyorum:
“Türkiye’nin varlığını, vatandaşlarının güvenliğini tehdit edecek en küçük bir girişime izin vermeyiz, gereğini yaparız. Bu hep böyle oldu, yine böyle olacak.”
***
Trump’ınbir tercih yapmadığını, sahadaki durumu devam ettirme mecburiyetinde kalarak Obama yönetiminin yanlış Ortadoğu politikasını sürdürdüğünü de vurguladı Başbakan.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump görüşmesine atıfla ABD’yi defalarca uyardıklarını, yine uyaracaklarını da vurguladı.
“Türkiye ÖSO ile birlikte DEAŞ’a karşı en başarılı mücadeleyi yürüten ülkedir. Alternatif vardır. Önerimizi ilettik. Umarız Trump’la görüşme sonrasında ABD’nin kararı olumlu, doğru yönde değişir” diyerek tabloyu anlattı:
“Bizim amacımız artık yanlışlar yapılmasın çünkü bunun maliyeti insan, bölgenin canı çok yandı. Bizim de yandı. İçerde, sınırımızda terörle mücadele ediyoruz. Üç milyondan fazla Suriyeliyi misafir ediyoruz ve bu konuda da Avrupa bizi yalnız bırakıyor”.
***
Başbakan Binali Yıldırım’ın yapıcı-pozitif bir dil kullanmasına rağmen dikkatimi çeken, asıl aktarmak istediği nokta şu oldu:
Hem Türkiye’nin ABD ve AB’nin teröre bakışındaki çarpıklık ve fırsatçılığı net gördüğünü hissettirdi, hem de terörü kamufle etmek için uydurulan algıları ve argümanları maharetle boşa çıkardı.
Bazı medya mensuplarının İngiltere’deki terör örgütü lobilerinden ya da Türkiye’deki Türkiye düşmanı küçük çevrelerden yanlış şekilde beslendiği açıktı ama çekilmek istendiği tuzağı görerek, dolambaçsız ve doğrudan mesajlar verdi Başbakan.
PKK’nın adı kılığı değiştirilse de terör örgütü olduğu gerçeğinin değişmediğini söyledi. Bunlar insan bile değil insan öldüren makinalar dedi.
PKK’dan Kürtler diye söz edilmesine itiraz edip düzeltti: Türklerle Kürtlerin bir sorunu yok. DEAŞ ile PKK arasında fark yok, dedi.
Amerika’nın PKK’nın para kaynaklarını takip etme kararını olumlu karşıladıklarını ifade ederken Avrupa’yı kendi çocukları üzerinden empatiye davet etti: “Teröre müsamaha gösteren Avrupa’ya şaşıyorum. Avrupa uyuşturucu kaçakçılığı yapan PKK’nın kendi gençlerini zehirlediğini görmüyor. Büyük yanlış, büyük gaflet. Türkiye kendi güvenliğiyle birlikte aslında Avrupa’nın da güvenliğini sağlamaya çalışıyor.”