Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimleri geride bıraktıktan sonra önümüzdeki 4,5 yıllık seçimsiz dönemin Türkiye adına iyi değerlendirilmesi ve ülke menfaatlerinin milli birlik ruhuyla ele alınabilmesi adına 'Türkiye ittifakı'ndan söz etti ve şimdi "Kızgın demiri soğutma zamanı" dedi.
He iki ifade de çok konuşuldu. Daha da konuşulacak, öyle anlaşılıyor. Konuşulmalı da... 'Türkiye ittifakı' ne peki? Seçimlere zaten ittifaklarla girdik, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı olarak... Türkiye ittifakı elbette bu türden bir ittifak değil. Seçim rekabetine konu, siyasete malzeme edilmemesi gereken ilkelerde birlik olabilmeyi içeriyor bu ittifak. Nedir bunlar? En başka insan onuru tabii ki... Üzerinde siyaset yapamayacağımız bir konu. İnsan hak ve onuru bir siyasi parti tarafından vaatler manzumesine bile konu edilmemeli çünkü siyaset yapabilmenin en temel vasatı zaten bu iki kavram.
İnsanlık adına, Türkiye adına neyin iyi neyin kötü olduğu konusundaki ideolojik farklılıklarımız, sosyolojik özelliklerimiz siyasetin konusu, aracı, evet... Ama şiddet asla değil, olamaz.
***
Peki Türkiye'de siyasetin en önemli zaafı ne diye sorsak, herhalde herkes farkındadır bunun: Bir süredir siyaset alanı Türkiye'nin güvenlik endişelerinin kaynağı olan terör yapılarının meşrulaştırıcısına dönüştürüldü. 'Türkiye ittifakı' işte tam da bu zaafı izale etmeyi hedefliyor. Ülke menfaatleri dediğimizde soyut, afaki bir şeyden bahsetmiyoruz. Etrafımızdaki ülkelerde yaşananlara bakarak bu kavramın ihmalinin ne kadar hayati sonuçlara yol açacağını görmek mümkün. Ülke menfaatleri dediğimizde içinde yaşayan her bir ferdin, hayatı, namusu, özgürlüğünün korunması ve iyi yaşam beklentisinin karşılanmasını kastediyoruz. Daha iyi anlaşılsın; "Ne işleri var burada, ülkelerine dönsünler" dediğimiz Suriyelilerin başına gelenin bir gün bizim de başımıza gelmemesi için yani...
Hiç mi olmaz? Olmaz inşallah. Ama bu ihtimali ne çok yakın ne de uzak tutalım. Ne bayrak, millet, devlet, vatan kavramlarının aşınmasına izin verelim ne de tüm dünyada yeniden ulusal sınırlarının yükselliği bu dönemde "açık toplum" ideolojisinin millet kavramını yadsıyan şuursuzluğuna duçar olalım.
***
'Türkiye ittifakı' bir çağrıdır. Temiz siyaset çağrısı... FETÖ ve PKK'ya yandaş olmayan, bu iki yapının teşekkürünü hak etmeyen bir siyaset çağrısı...
Ve bence çağrının en önemli muhatabı CHP'dir. Ne yapacak CHP? Müttefiki HDP'nin PKK ile ilişkisini yadsıyacak mı, yoksa kanıksayarak PKK'dan teşekkür mesajları almaya devam mı edecek? HDP'yi mi dönüştürecek yoksa kendisi mi HDP'lileşecek?
FETÖ'nün hizmetinde kalmaya devam ederek ve mütemadiyen darbe jeneriği ile konuşarak "Yurtta sulh" mesajı mı verecek yoksa ipleri dışarıda olan bu örgüte bize artık güvenme mi diyecek?
CHP, ancak FETÖ ve PKK'yı mutlu etmekten vazgeçerek Türkiye ittifakına dahil olabilir yani.
***
MHP'nin tavrına gelirsek... Bahçeli'nin alınganlık yapmasına hiç gerek yok. 'Türkiye ittifakı' Cumhur İttifakı yerine ikame edilecek bir şey değil. MHP zaten Türkiye ittifakının içinde. Türkiye'nin menfaatleri söz konusu olduğunda kim Türkiye ittifakı şemsiyesi altına girerse girsin MHP buna ancak sevinir, öyle değil mi?
Buradan yeni bir açılım ilhamı alanlar da yanılıyor bence. Türkiye, adına "açılım" denen bir iyi niyet pratiği yaşadı. HDP, siyaset alanını PKK'ya açarak bu tarihi fırsatı Suriye vasatını da kullanarak Türkiye'nin bir bölgesinde özerk yönetim kurma hayaliyle heba etti. PKK-HDP çizgisi dışında Kürtlerin tercih edebilecekleri yeni siyaset söylemleri geliştirmek için MHP'ye çok iş düşüyor.