Hatırlar mısınız, bilmem... İki hafta kadar önce, bu sütunda, HDP Mardin milletvekili ve aynı zamanda “Türkiye düşmanı” Tuma Çelik’ten söz etmiştim.
Tuma Efendi, Pontus Rum Soykırımı’nda (!) hayatını kaybedenleri anan bir mesaj paylaşmış ve “Adaleti, geçmişle yüzleşerek sağlayabilir ve barışı inşa edebiliriz” gibilerden boyunu aşan büyük laflar etmişti.
Ben de sormuştum:
Bahsettiğin soykırım ne zaman gerçekleşti Tuma Çelik? 1453’ü mü esas alıyorsun, yoksa 1461’i mi? 1453 İstanbul’un fethine işaret ettiğine göre, baz aldığın tarih Rum Pontus İmparatorluğu’nun tarihe karıştığı 1461 olmalı.
Böyle mi?
Böyleyse, 1461’de kime ne olmuş? Bize bunu detaylandır. Kaç kişi öldürülmüş ya da sürülmüş? “Soykırım” diyebileceğimiz hangi olaylar gerçekleşmiş?
Hayır, günümüzü (yani millî mücadele döneminde bölgede meydana gelen asayiş olaylarını) işaret ediyorsan, yine iddialarını somutlamalısın.
Millî mücadele dönemindeki “soykırım” nasıl gerçekleşmiş?
Hangi coğrafi bölgelerde?
Kayıp oranları nedir?
Dahası, soykırım kararı hangi “tamim”e ya da genelgeye dayanmakta?
Tuma Efendi bu sorulara cevap vermedi.
Sadece “Süryani” olduğunu hatırlattı.
Biz Tuma Çelik’in dinî ve ırkî kökenini merak etmemiştik oysa...
Bize ne!
Süryani de olabilirdi, radikal bir Kürt solcusu da olabilirdi, sonradan hidayete eren (!) devrimciler gibi Mecusi de olabilirdi.
Biz Tuma Çelik’ten, iddialarını kanıtlamasını ve hangi “somut” bilgiler eşliğinde o yüzleşmeyi yapmamız gerektiğini açıklamasını istemiştik.
Durum sonradan anlaşıldı.
Tuma Çelik’in neden sorulara cevap vermek yerine Süryaniliğini hatırlatma gereği duyduğu sonradan anlaşıldı.
Meğer içi boş “müddei” Tuma Çelik, çift kimlikli (çift pasaportlu) bir vatandaşımızmış ve bir iddiaya göre görevle Türkiye’ye gönderilmiş.
Süryani cemaatinden de tepki almış...
Daha doğrusu, Türkiye’deki Süryani cemaati, birkaç kez, “Biz Tuma Çelik’in siyasi faaliyetlerini desteklemiyoruz, kendisi artık bizden biri değildir” diye açıklama yapmak zorunda kalmış.
Tuma Çelik kim ya da kimler tarafından Türkiye’ye gönderildi?
Bilemeyiz elbette ama bu soruya verilecek cevap, bundan sonra, bir “istihbarat” konusudur.
Fırıldak AKP’lilere uyarımdır
Gazeteniz ve bütün yayın mecralarınızla Ekrem İmamoğlu’nu destekliyorsunuz... İyi ediyorsunuz da... Bu yaptığınız, konjonktürel değil, stratejik bir hata...
Savunduğunuz siyasete zarar veriyorsunuz...
Dahası, varlığınızı varlığına adadığınız siyasetçiyi (Ahmet Davutoğlu’nu) zor durumda bırakıyorsunuz.
Biraz akıllı olun...
Davutoğlu’nuz, istikbalde, Erdoğan’la değil Ekrem İmamoğlu’yla yarışacak. Daha doğrusu, İmamoğlu’nun kendini beğendirdiği hususiyetleriyle rekabet edecek ve varlığını dış dünyaya anlatmak (“anlatmak” ve “beğendirmek”) zorunda kalacak.
Dolayısıyla, bundan sonra rakibiniz Erdoğan değil, İmamoğlu’dur...
Gözden düşürmeniz gereken yapı da AK Parti değil, CHP’dir.
Bunu bilin de “çevrenize” ona göre zarar verin.
Hazır konu açılmışken, VIP hadisesini kurcalayan yazar için de bir iki cümle sarf etmek isterim:
Bu kadar “çirkin” olmayı nasıl başarıyorsun bilmiyorum ama bugüne kadar gördüğüm en çirkin, en hesapçı, en “sinsi” adamların başında geliyorsun. Keşke yüzündeki “tevazu” maskesi düşse de, insanlar içindeki “fücuru” görebilseler!