Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Salı akşamı yaptığı konuşmada beklenen müjdeli haberi verdi. Vaka artış hızı dördüncü hafta itibariyle, ölüm artış hızı ise beşinci hafta itibariyle düşme eğilimine girdi.
Salgının vurduğu ABD, İtalya, İspanya gibi büyük ülkeler ancak 8-10 haftadan sonra kısmi bir düşüş grafiği yakalamışken Türkiye’nin daha kısa sürede bu noktaya gelmesi sevindirici bir haberdir. Ve bu haberi, açıklamalarında ne kadar ihtiyatlı, ölçülü, temkinli olduğunu bildiğimiz Bakan Koca’nın vermesi önemlidir. Toplum, televizyonlarda konuşan akademisyenleri dinliyor ama Bakan Koca’nın sözlerini esas alıyor. Sağlık Bakanı’na karşı geniş halk kesimlerinde oluşan bu güven çok değerlidir.
Son dönemde yapılan dev şehir hastaneleri, 1 milyonun üzerindeki sağlık ordusu, krizi başarıyla yöneten siyasi liderliği, devlet-millet dayanışmasını yansıtan milli ruhu, ihtiyaç tedarikini sağlayan kurumsal kapasitesi ile Türkiye bu meseleyi de başaracaktır inşallah.
Salgını görece daha hafif atlatmak ve daha kısa sürede kontrol altına almak şeklinde özetleyebileceğimiz bu başarı durumuna inşallah hep birlikte şahit olacağız.
Sonuçta devlet, sistem, altyapı, imkân, sosyal duyarlılık gibi maddeler bir yana sorunun çözümü sağlık alanındaki mücadeleye bağlı.
Siyasi ve maddi gücü olan, oturmuş sistemlere ve gelişmiş altyapılara sahip büyük devletlerin aynı başarı grafiğine ulaşamaması mücadelenin odağında olan kurumun doğru kararlarla, doğru yöntem ve uygulamalarla, etkili bir performans ortaya koymasının gerekli olduğunu gösteriyor.
Sağlık Bakanlığının ilaç tedariki yapması, doğru tedavi yöntemleri uygulaması, bilim kuruluyla ortak aklı oluşturması, kamu-özel tüm sağlık sektörünü harekete geçirmesi, sağlık kuruluşlarını ve ekiplerini en verimli ve doğru şekilde kullanması gibi faktörler başarıda pay sahibidir.
Çin’den getirilen ilacı Çin’den daha etkili ve doğru şekilde kullanan Türkiye vaka sayısı artmasına rağmen entübe olan hasta sayısındaki artış hızını düşürmeyi başardı.
Diğer ülkeler on binlerce dolar tedavi ücreti alırken Türkiye ne tedaviden, ne maskeden, ne testten ücret almıyor. Belli imkânları olan insanların değil herkesin tedavi fırsatı bulabilmesi Türkiye’nin ne kadar büyük bir sosyal devlet olduğunu gösteriyor.
Tüm bunların içinde en önemli hususlardan bir tanesi Sağlık Bakanlığı’nın teşhis-tedavi-takip zincirini başarıyla kurmuş olmasıdır. Bildiğiniz gibi özellikle kanser gibi hastalıklarda 3-T diyebileceğimiz teşhis-tedavi-takip büyük önem taşıyor. Koronavirüs de bunu 4-T olarak görmek daha doğru olur.
1. Tarama/Test, 2. Tespit/Teşhis/Tanı, 3. Tedavi, 4. Takip.
Buna ilaç ve teşhis kitinden maskeye uzanan Tedarik boyutunu da ekleyebiliriz.
İşte Bakanlığın başarısı ilk halkada, yani salgın hastalıkta büyük önem taşıyan taramada yatıyor. Filyasyon denilen taramada şu ana kadar 260 bin kişiye ulaşılmış durumda.
Bir vatandaşın testi pozitif çıkınca sistem adeta dedektif gibi çalışmaya başlıyor ve ilişkili herkese ulaşılarak yayılma hızı kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Bu kadar yaygın bir takip halkası oluşturmak ancak büyük devlet olmakla mümkün. Ayrıca aile hekimliği uygulamasının önemi bu süreçte daha iyi anlaşıldı.
Neticede Türkiye tüm kurumlarıyla, devletiyle-milletiyle bu meselede diğer ülkelere kıyasla önemli bir başarı ortaya koyacak ve salgını kontrol altına alacaktır.