İddiasından sınanırmış insan. ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail'in Tel Aviv Ben Gurion havalimanına inişini Fransız TV'sinden canlı olarak izlerken, seçim kampanyası dönemindeki vurgularını teker teker toparlamaya çalıştığını düşünüyorum ABD'nin yeni başkanının.
Şimdiye kadar herhangi bir ABD Başkanı'nın maruz kalmadığı bir sistem direnciyle karşı karşıya Trump.
Dolayısıyla ilk yurtdışı seyahatinde de bu iç dirence dayanmasını olanaklı kılacak bir parkur belirlemiş kendisine.
Cam kırıklarını temizlemeye çalışıyor.
İlk durak Suudi Arabistan. Burada Arap ülkelerinin ve bazı Müslüman ülkelerinin liderlerine yaptığı konuşma ile kampanya döneminde verdiği İslam ile ilgili mesajlara format atmaya çalıştı.
Suudi Arabistan seyahatinde imzalanan 280 milyar dolarlık anlaşmanın ısıttığı ortamda Müslüman ülkelerin liderlerinin bir kısmıyla bir araya gelen Trump, burada İslam ülkelerine daha barışçıl mesajlar verme çabasındaydı. Bir anlamda, kampanya döneminde gerçekleşen "öteki" başlıklı sınıflandırmadan "işbirliği yapılabilir müttefik" formatına gidişat diyebiliriz.
Müslüman ülkelerle, "terörle mücadele" öncelikli olsa da bir zemin yakalama çabası. Elde var bir.
İkinci durak İsrail. Yine kampanya döneminde Arap ve Müslüman ülkeler kadar Avrupa ülkelerinin de tepkisini çeken Tel Aviv'deki ABD Elçiliği'nin Kudüs'e taşınma vaadi ile İsrail'in verdiği gizli bir bilgiyi Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'a sızdırdığı suçlaması arasında gidip gelen bir sarkaç. Her halükarda, Trump, İsrail'den bagajına yüklü bir enerji almayı planlıyor. Zira bu satırları yazarken, Trump İsrail'deki temaslarını sürdürüyor olacak. Sonra Filistin lideri Mahmud Abbas ile olan görüşmesi için Beytüllahim'e geçecek olan Trump, buradan İtalya'ya uçacak. Elde var iki...
Papa Francis ile de yine kampanya döneminde gerilimli notlar düşülmüştü Trump'ın hanesine. Burada da format atılacak. Elde var üç... 25 Mayıs NATO zirvesi ve marjında pek çok Batılı liderle buluşması. NATO'ya üye diğer ülkelerin de harcamalara daha fazla ortak olmaları çağrısıyla, bu cephede de tartışılmıştı. Ve ardından Sicilya'da G7 zirvesi. Elde var dört ve de beş. Beş güçlü kart ile elini güçlendirme çabasında Donald Trump.
İçeride kendisini "şimdilik yasal yollarla" görevden el çektirmeye yeminli görünen sistemle mücadele ederken, seçim kampanyası döneminde kırıp dökmese de çatlattığı ilişkilere format atıp, güç toplayarak Washington'a dönme planı yapıyor Trump.
Rusya'nın seçimlere müdahalesiyle başkanlık koltuğuna oturduğunda ısrar eden çevrelere karşı iktidarını muktedirliğe çevirme çabasıyla cevap vermeye çalışıyor.
Başkanlığa geldikten sonra önce bilek güreşiyle sisteme karşı ayakta durmaya çalıştı. Sonra bir satranca dönüşen mücadelesinde önemli taşlarını verdi. Savaş kızıştıkça ton sertleşti. Ve sistem şimdi kendisine şah çekmeye hazırlanıyor. Trump ise kampanya dönemindeki çıkışlarını daha kabul edilebilir bir çizgiye getirerek, farklı bir oyun kurma çabasıyla, masadan daha güçlü kalkma hesapları yapıyor. Riyad'da sembolik olarak Mısır'ın darbeyle işbaşına gelen lideri Abdülfettah Es-Sisi ve Suudi Kralı Selman ile bir kürenin başında verdikleri poz, gerçek dünyadaki küresel gerçeklerle tam olarak örtüşmüyor. Elini güçlendirme çabasındaki bir liderin, Sisi gibi şaibeli bir isimle ittifakının her zaman hanesine artı olarak yazılmayacağının da altını çizmek gerekiyor. Buradan bakınca öyle görünüyor en azından.