ABD başkanlık seçimleri Türkiye’de hiç bu kadar yakından izlenmemişti. Nedeni açık; Türkiye ve birçok ülke için başkanın kim olacağı değil “ABD’nin suyuna gitmek” önemliydi.
“Seçilmiş iktidarla çalışmayı sabırsızlıkla bekliyoruz” bir Amerikan deyimidir bu yüzden. Bu deyimi başka bir ülkeden ABD seçimlerine ilişkin duymamışsınızdır.
Bugünün farkı, Türkiye’nin ABD’nin yeni başkanından, özellikle bölge için ama bir ölçüde de küresel anlamda ‘birlikte oluşturulacak yeni politikalar’ bekliyor olması.
Seçmen oyunu gizledi
Birçok nedeni var elbette.
Ama birini daha fazla önemsedim:
“Seçmenler Trump’a oy vereceğini gizledi.”
Birincisi; Trump’ın kadınları, göçmenleri ve Müslümanları inciten sözlerinden utandılar.
İkincisi; Trump karşıtlarının hakaret ve aşağılamaya kadar varan tepkilerinden etkilendiler.
Bunun tek nedeni Trump’ın sözleri mi, yoksa karşıtlarının aşağılaması mı?
Benim yorumum; siyasi dil dışlayıcı, aşağılayıcı olmamalı; öyle bile olsa rakip siyaset ona aynı dışlayıcılık ve aşağılamayla karşılık vermemeli.
Aksi halde ABD’de son örneğini gördüğümüz gibi, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar birçok şehirde ‘aynı marketten alışveriş yapmamaya’ başladı.
Türkiye’de de durum çok farklı değil. Marketlerde, AVM’lerde, hatta bisküvi markalarında bile ‘siyasi ayırım’ yapılıyor!
Siyasetçilerin halkın nabzını tutabilmelerinin yolu, halkın nabzını gösterirken nefesini tutmamasına bağlı.
Halkı ‘fikrini söyleyemez’ hale getirirseniz, her seçimde hem anketler hem de siyasetçiler ters köşe olur!
Liderlik arayışı
Seçim sonucunda en önemli etken, anketlerde de ortaya çıkan ‘değişim’ ve ‘liderlik’ beklentisi.
Amerikan halkı, Hillary Clinton’a baktığında 8 yıllık bir senatör, 8 yıllık first lady, 2008’in başkanlık aday adayı ve 4 yıllık dışişleri bakanı gördü.
Clinton da ‘Birlikte Daha Güçlü’ sloganıyla bunu vurguladı.
Ve bu tablodan ‘değişim’ değil ‘devamlılık’; ‘liderlik’ değil ‘iki numara’ algısı çıktı.
Trump her ne kadar söylemleriyle ayrımcı ve aşağılayıcı algı yaratsa da, bu ikisinin ‘liderlik’ konusunda sorun teşkil etmediği açık.
Kampanyasındaki ‘Güçlü Lider’ vurgusu da değişim ve liderlik beklentisini onda topladı.
Morning Consult’un seçim günü yaptığı sandık başı anketinde, “Yeni başkanın en önemli özelliği ne olmalı” sorusuna yüzde 36 ile ‘güçlü liderlik’ cevabı
verildi. İkinci sırada ise yüzde 29 ile ‘gelecek vizyonu’ cevabı var.
Bu da sonucu gösteren bir işaretti.
Türkiye ile sorunlu başlıklar
Suriye-YPG:Ankara, Trump’tan üç ‘yalan’ın tekrarlanmamasını bekliyor:
1- Terör örgütü PKK ile Suriye kolu PYD/YPG’nin ‘farklı örgütler’ olduğu;
2- Suriye Demokratik Güçleri’nin YPG’den farklı bir oluşum olduğu;
3- DEAŞ’la mücadelede YPG’den başka savaşacak ‘yerel güç’ olmadığı...
Trump’ın Irak savaşı ve Libya müdahalesini eleştirmesi DEAŞ’la mücadele ve Suriye sorununda Türkiye ve Rusya ile ‘ortak politika’ arayabileceğini gösteriyor.
Sorunların çözümünde ‘güçlü liderliğin’ önemine vurgu yapması da bu ihtimali güçlendiriyor.
FETÖ:Ankara, nihai olarak örgütün başı Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesini bekliyor. Ancak öncesinde gözaltına alınması, tutuklanması, Pensilvanya’daki adresinde arama yapılması, ABD’deki yapılanmasının, okulları, örgütleri ve şirketlerinin para kaynaklarının araştırılması gibi iki ülkeyi yakınlaştıracak adımlar ‘şart’ niteliğinde.
Eğer, ‘Müttefikimiz Türkiye krizde ve yardımımıza ihtiyacı var’ başlıklı bir yazısında, “Türkiye’ye göre Washington, Türkiye’nin Bin Ladin’ine ev sahipliği yapıyor” ifadesini kullanan Emekli Korgeneral Michael Flynn Savunma Bakanı veya Ulusal Güvenlik Danışmanı olursa, bu beklenti artacak.
Demokrasi, özgürlükler:ABD ve Avrupa medyasındaki yorumlar, Trump’ın ‘Türk demokrasisine’ yönelik eleştirileri çok umursamadığı yönünde.
Ancak bu kez Türkiye’nin Trump’a bir baskısı olabilir: İslam’a ve Müslümanlar’a yönelik tutumunu gözden geçir!