Asrın katili Beşar Esad’a yapılan her operasyon elbette bizim için olumlu bir gelişmedir.
Ama bu operasyonu, “İdlib’deki katliama kızan Trump’ın gösterdiği insani bir refleksin sonucu” olarak görmek çok sığ bir değerlendirme olur.
Zira ABD dış politikasını, insanî refleksler değil, ulusal çıkarlar şekillendirir.
O bakımdan bu operasyonun, son derece planlı bir eylem olduğunu düşünüyorum. ABD, uzun süredir PYD koridoruna sıkışıp kaldığı Suriye’de, kuracağı yeni oyunlarının startını vermiştir.
Esad’ın İdlib’de gerçekleştirdiği tarifsiz vahşette maalesef ABD’nin de payı var. Bu saldırıdan hemen önce Trump yönetiminin yaptığı, “Önceki hükümetin yaptığı gibi Suriye’de Esad’ın gitmesine odaklanamayız. Esad’ın geleceğine Suriye halkı karar verir” açıklamalarını Esad, “Kim tutar seni, katliamlarına devam et” şeklinde algılamış ve İdlib’deki korkunç katliamı gerçekleştirme cesareti bulmuştur.
Durum böyle iken Trump’ın, İdlib saldırısından hemen sonra yaptığı, “Suriye’de Esad’a ve rejime karşı tavrım çok değişti” açıklamasını samimi bulmak çok zor.
Suriye’de ölen çocukların ABD için gerçekten bir anlamı varsa bu 6 yıldan bu yana böyle devam ediyordu. Ölümleri de kategorize ediyor ve “Kimyasal silahla ölmeyenler bizi o kadar ilgilendirmiyor” diyorlarsa Esad bunu da defalarca yaptı.
İdlib’e niyet, nereye kısmet?
Netice itibariyle bu operasyonun, İdlib’deki vahşetten sonra ani gelişen insani refleks sonucu düzenlendiğine inanmak için hiçbir sebep görünmüyor.
Mesela bu operasyonun Trump ve Çin devlet başkanının yapacağı görüşme öncesine rastlaması ve sonuçlarının neredeyse Suriye’den çok Kuzey Kore üzerindeki etkilerinden bahsedilmesi size de pek manidar gelmiyor mu?
Yine bu operasyonun İsrail’e etkisi değerlendirmeleri bir paranoyadan mı ibaret?
Sanki Trump, bir taşla birkaç kuş vurmaya çalışıyor.
Yine bu operasyon, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Trump’ın tepkisi lafta kalmasın, icraat bekliyoruz” ifadelerinin karşılığı değildir.
Zira Sayın Erdoğan bu temenninin devamında, “Amerika başta olmak üzere, tüm koalisyon güçleri bir araya gelelim. Dost kimdir, düşman kimdir, bölgedeki virüs kimdir, bunu artık lütfen öğrenelim, ona göre de artık adımımızı atalım"dedi.
Öte yandan Trump da, operasyon sırasında yaptığı açıklamada, “Tüm medeni ülkeleri, Suriye'deki katliamı ve her türlü terörizmi durdurmak için ABD'ye katılmaya davet ediyorum” dedi.
O halde PYD’den başlayalım
Önemli olan bu adımların sonrasında ABD’nin geldiği yerin, Trump’ın Washington’dan ilan ettiği “Her türlü terörizmi durdurma” sözü ile mütenasip olmasıdır.
O halde buyurun, DEAŞ, PKK/PYD ve Haşdi Şabi başta olmak üzere Suriye’nin huzurunu bozan bütün terör örgütleri ile topyekun bir mücadele başlatılsın.
Nitekim Türkiye bunu fiilen yapıyor. Terör örgütlerinden temizlediği bölgeleri, evinden barkından edilen asıl sahiplerine teslim ediyor.
Türkiye bu normalleşme ve huzur operasyonunun bütün Suriye’ye yayılmasını istiyor.
Türkiye’nin Suriye politikasında çamura saplandığını iddia edenlerin kulakları çınlasın ama Suriye’de başından bu yana insani bir politika izleyen tek ülke Türkiye’dir.
Amerika, Rusya, İran ve diğerleri hep ulusal çıkarlarının gösterdiği yönde hareket etmişlerdir. Aslında zaman zaman meseleye geçici bir süre için de olsa insani açıdan baktıkları zaman Türkiye’nin, Esad’ın gitmesinden güvenli bölge oluşturulmasına kadar bütün politikalarının doğruluğunu itiraf etmek zorunda kalmışlar ama asıl amaçları Suriye’nin bütünlüğü ve huzuru olmadığı için lafta bırakmışlardır.
Suriye’de gerçekten huzur isteyenler Türkiye’nin politikasını destekler.