Geçenlerde, 32 yıllık İstanbul Bienali tarihinde toplam 3-4 küratörün Türk, geri kalanınınsa yabancılardan oluştuğunu hatırlatmış, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) bienalde sürekli yabancılarla çalışma ‘hevesini’ eleştirmiştim.
Aynı yazıda ‘Türk sanatını en iyi kavrayacak ve dünyaya anlatacak olanlar elin Fransızı, Almanı mı olmalı’ diye sormuş, yerli sanatçılara güvenilmesi ve fırsat verilmesi gereğinin altını çizmiştim. DNA’sı Batı’ya kurgulanmış İKSV’nin sesimi duymasını beklemek safdillik olurdu.
Sağolsun, İBB Şehir Tiyatroları(ŞT) sitemimi duymuş olacak ki 30 yıldır yurt dışında bulunan lakin en azından İstanbul’da doğmuş bir sanat yönetmeni atadılar kurumun başına. Gerçi İstanbullu tiyatrocu Mehmet Ergen 30 yıldır İngiltere’de yaşıyor ve Londra Belediyesi’nin maddi manevi desteğiyle ‘etnik kimlik’lere de sanat üretiyordu ama olsun! ‘Made in London’ özgeçmişine bakılırsa yetkin bir tiyatrocu fotoğrafı veriyor Ergen.
Ecevit döneminde, Türk ekonomisini rayına ‘oturtması’ için ABD’den ‘atanan’ Kemal Derviş de öyle bir ‘yetkin’likle gelmişti hem... Ekonomide olan sanatta niye olmasın! Mehmet Ergen de Şehir Tiyatrosunun Kemal Derviş’i olur.
15 Temmuz’a ‘tiyatro’ diyen bir parti belediyesinin, darbe girişiminin ‘soğukkanlılıkla’ izlendiği Londra’dan tiyatrocu getirtmesi söz konusu… Basit bir olay değil! Sanat ve sanat kurumları bir erk alanı… Bu ‘erk’in Gezi sürecinde nasıl ‘maşa’landığını gördük. Londra da görmüştür!
Merak ettiğim bir şey var. görevden el çektirilen genel sanat yönetmeni Süha Uygur, en çok da ‘Şehir Tiyatroları geleneğinden gelmeyen, dışarlıklı adam’ muamelesiyle eleştiriliyordu. Hatta bu nedenle, görevden alınması için davalar bile açıldı. Öyle ya ömrü ŞT’de geçmiş onca donanımlı isim varken neden dışarıdan biri, neden Süha Uygur’du?
En azından Kocamustafapaşalı’ydı Süha Uygur… Şimdi 30 yıllık ‘Londra’lıyla ne yapacaklar?!