ABD-Çin ticaret savaşı dediğimizde tam olarak neden bahsetmiş oluyoruz?
Bu savaşın ne anlama geldiğini açıklayabilmek için ilk önce Donald Trump idaresi altındaki Amerika’nın küresel düzlemde aldığı vaziyeti anlatmamız gerekiyor. Çünkü, Ticaret Savaşı denilen gelişim çok daha büyük bir projenin, yeni küresel duruşun, Amerikan hegemonyasının devamı için geliştirilen tahayyülün bir parçası. Biliyorsunuz, Trump, seçim kampanyasında “Önce Amerika” sloganıyla ortaya çıktı ve yapılan tahminleri boşa çıkararak seçimi kazandı. Yönetimi devir aldığı 2017 Ocak’ından beri Amerika’yı kayıran bir takım iktisadi politikalar uygulamaya başladı. İlk olarak ABD şirketleri için vergileri yüzde on dört oranında, ciddi miktarda azalttı. Yurtdışında üretim yapan Amerikan menşeili şirketleri geri dönerek üretim yapmaları için teşvik etti, çağrıya uymayanları ise cezalandıracağını vurguladı.
ABD’NİN ULUSAL GÜVENLİK STRATEJİSİ
Başarılı oldu mu bu politika?
Olduğunu söyleyebiliriz. ABD’de işsizlik düşmeye başladı, özellikle Hispanikler ve Afrika kökenli Amerikalılar arasında istihdam hızlı arttı, iktisadi büyüme gerçekleşti, çalışanların satın alma gücü büyüdü, borsa yükseldi… Bunlar gerçekleşirken ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisini açıkladı. 2020’ye dek sürecek bu strateji, sadece silahlı kuvvetlerin bütçesini arttırmakla kalmıyor, ABD’nin küresel rakiplerini de açıklıyordu: Çin ve Rusya. Bu belgede vurgulanan konu; gerekirse ABD’nin çıkarlarını savunmak için askeri güce başvurabileceğiydi. Trump başta ticaret rejimi olmak üzere var olan küresel düzenlemelerin ABD’nin aleyhine olduğunu iddia etti. Özellikle Çin’in ABD’nin kaynaklarını, teknolojisini kullanarak, bunları kendisine Amerika’da okuyan doktora öğrencileri aracılığıyla aktarıp, daha üstün teknoloji yaratmaya zemin hazırlayarak, haksız rekabet avantajları ele geçirdiğini söyleyerek eleştirmeye başladı. Bu durum böyle devam edemez diyerek ticaret savaşı ilan etti.
Nasıl bir savaş bu?
Kapsamı Amerika’nın Çin’den ithal ettiği mallara uyguladığı gümrük vergileriydi. 2017 itibariyle ABD’nin Çin’den yaptığı ithalat 504 milyar dolar iken Çin’e yaptığı ihracat 130 milyar dolardı. Trump bu dengesizliği gidermek için Çin’den ithal edilen mallara gümrük vergisi uygulayacağını açıkladı. 23 Mart 2018’de savaşı başlattı. Devamı da karşılıklı olarak geldi.
ABD’NİN İSTEĞİ ÇİN’E DİZ ÇÖKTÜRMEK
Hedefi ne Trump’ın? Evet, “önce Amerika” diyor ama rakibini bitirmek mi istiyor, caydırmak mı?
Ticaret Savaşı’nın hedefi Çin’in takatini kesmek, onu diz üstü çökertmekti. ABD ve Çinli liderler, Aralık 218’de Arjantin’de toplanan G 20 zirvesinde resmi ikili görüşmede sürdürülen bu ticaret savaşına 90 gün için ara verilmesine karar alındı.
TEKNOLOJİK ÜSTÜNLÜK EL Mİ DEĞİŞTİRİYOR?
Bu iş nereye varır peki? Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında yaşanan ticaret gerilimi küresel dengeleri nasıl etkiler?
Bu işin nereye varacağı sorusu önemli bir soru. Çünkü G 20 Zirvesinde liderlerin aldığı Ticaret Savaşını dondurma kararının ardından, bu işin soğuyacağı düşünülürken, Çin Halk Cumhuriyetinin en büyük küresel şirketlerinden elektronik devi Huawei’in kurucusunun kızı ve aynı zamanda şirketin CFO’su olan Meng Wanzhou’nun Kanada’da tutuklanması dünyada şok etkisi yarattı. Bu gelişme ticaret savaşını bir başka savaşa, siber savaşa çeviriyor.
Bu tutuklama aslında işin boyutlarını göstermesi ve ABD ile Çin arasındaki Ticaret Savaşının nereye varacağı sorusunun cevabına temel oluşturması açısından önemliydi. Bu savaşın sadece ticarete konu olan mallarla ilgili olmadığını bu savaşın başka boyutları olduğunu da gösteriyordu, bu tutuklama. Kanada derhal tutuklamayı ABD’nin isteği üzerine yaptığını açıkladı. Bu tutuklamanın ardında ise Huawei şirketinin ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları deldiği suçlaması var. Öte yandan, yaratacağı sonuçlar itibariyle baktığımızda farklı bir görüntü ortaya çıkıyor. Çin’in teknolojik üstünlüğü ele geçirme olasılığının artmasıyla gelen endişeler yüzünden, ara verilmiş olan ticaret savaşının bundan böyle fikri mülkiyet alanında sürdürüleceğine işaret ediyor bu tutuklama.
KÜRESEL DENGELERLE DOĞRUDAN İLGİLİ
Siber savaş, teknolojik üstünlük rekabeti bahsini biraz açalım?
İşte bu yüzden bu tutuklama ticaret savaşının ötesinde ama onunla da bağlantılı olarak teknolojik üstünlük sağlama amacıyla başlatılmış başka bir alanda gerçekleştirilen bir savaşın başlangıcını simgeliyor. Bugüne kadar bastırılan ama şimdi jeo-politik bir güç çekişmesi olarak açığa çıkan bu savaş bilişim ve iletişim teknolojileri üzerinden kurgulanan bir savaş. Çin’in yarı iletken üretimden yapay zekaya kadar olan yelpazede varlık göstermesi, bazı alanlarda üstünlüğü ele geçirmesi Batı’da endişeyle karşılanıyor. Bunun küresel dengelerle bağlantılı olduğu da çok belli.
Bu savaş doğrudan siber güvenlik ile ilgili. Sinek drone’lar, insansız otonom silahlar, robot askerler… ve tüm bunlara hükmeden bilişim altyapısının gelişkinlik düzeyi. Bu altyapıya sahip olan, bu savaşın galibi olacak gibi duruyor. Bayan Meng Wanzhou’nun tutuklanması, endişeli ABD’nin, Çin’e karşı başlattığı siber odaklı savaşın açık ilanı anlamına geliyor. Onun için ticaret savaşı şimdi siber alana, teknoloji ve dijital savaşa dönmüş durumda.
ENDÜSTRİ-4 DEVRİMİ VE ÇİN’İN POTANSİYELİ
Durum ne peki?
Küresel ölçekte telekom ve bilişim altyapısına 5G üstünlüğü üzerinden sahip olması Komünist Partiye yakınlığıyla bilinen firmanın dünya ölçeğindeki bilgiyi aletlerinde kullanacağı bazı cihazlarla Çin’e aktarabileceği söylentilerini de tetikliyor. İngiltere ve Kanada’nın istihbarat örgütleri bu konudaki endişelerini açıkladılar. Yeni Zelanda ve Avustralya bazı Huawei kitlerini almayacağını, yasaklayacağını duyurdu. Almanya ve Fransa ise Huawei ürünlerinin ülkelerinde serbestçe satılabileceğini duyurdular.
DÜNYADA NE SOL NE SAĞ ALTERNATİF ÜRETEBİLİYOR
Dünyanın her yerinde yaşanan içe kapanma ne anlama geliyor?
Dünyada yükselen milliyetçilik ve aşırı sağ yeni bir model önerisiyle gelmiyor. Ulaşılan teknolojik birikim ve dönüşüm dinamikleri nezdinden baktığımızda popülist söylemin içinden alternatif model çıkartmak çok güç. Entelektüel sığlık içinde olan aşırı sağın işi çok zor. Sol zaten dünyayı anlama konusunda ciddi sıkıntılar içinde. Geçmiş dönemin kurumsal yapıları, uluslararası sistemin kurgusu bugünkü dünya sorunlarına cevap vermek için çok köhne. Başta BM olmak üzere pek çok kurum kadük. Bu biraz da değişen iktisadi dengelerle ilgili. Küresel ısınma, iklim değişiklikleri ciddi reform gerektiriyor. Çölleşme, göç, yoksulluk ve terör popülist söylemi besliyor ama o kadar. Bu söylem hem solda hem de sağda bir alternatif üretemiyor.
YENİ MODEL ARAYIŞI VE KÜRESEL GERİLİM
Trump’ın korumacı politikalarına karşın Jinping küresel serbest ticaret sistemi saldırı altında diyor. Küresel anlamda bir sistem tartışması mı bu yoksa artık bir sistem değişimi zamanı mı geldi?
Çin’in ABD’nin dünya üzerinde sürdürdüğü ekonomik tasalluta karşı cevabı Tek Kuşak Tek Yol İnisiyatifi ile oldu. Bu proje, geleneksel İpek Yolunu canlandırmayı öngörüyor. Çağdaş uygulama Çin’in Xian’ından başlayan Kara İpek Yolu ile Guanzhou’dan başlayan Deniz İpek Yolu’nu öngörüyor. Buna inisiyatife göre güzergah üzerinde bulunan ülkelerde alt-yapı hizmetlerinin güncellenmesi, hızlı demir yollarının inşası, yeni limanlar ve hava alanları açılması bulunuyor. Yetmiş ülkeyi kapsayan devasa proje, hem akıllı şehirler yaratmayı hem de dünyanın pek çok az gelişmiş bölgesini küresel piyasalarla entegre etmeyi hedefliyor.
Bu hedefler, küresel dengelerin değişeceğini mi gösteriyor?
Bu haliyle, Pasifik Okyanusunu Atlantik Okyanusuna bağlayacak olan proje Çin’e çok ciddi bir kaldıraç, bir jeo-politik üstünlük sağlıyor. Bu çizgi üzerinde bulunan enerji koridorları üzerinde yaratılan gerginlikler biraz da Çin’e bu küresel avantajı vermemek üzerinden şekilleniyor. Körfez’de Katar Krizi, Kudüs, Suriye, Doğu Akdeniz, İran gerilimleri bununla ilgili okunabilir. Bu gerilimler üzerinden oluşturulmaya çalışılan güç dengeleri ve ittifaklar aslında bugüne kadar uygulanmakta olan modelin ne kadar sorunlu olduğunu da gösteriyor. Bu yüzden yeni bir model arayışı, eskisinin getirdiği sorunları çözecek bir oluşumun tahayyülü, önemli entelektüel çabalar olarak önümüzde duruyor.
‘ÖNCE ABD’ DEMEK NE DEMEK?
Trump’ın “önce ABD” demesi, küresel iddiadan vazgeçmesi midir?
Trump korumacı politikaları, Amerika’daki bazı kesimleri kollamak ve kayırmak için uyguluyor. Özellikle finans sektörü, imalat, petrol ve kaya gazı şirketleri, tarım kesimindeki lobi, Trump’ın arkasında duran ve onu destekleyen sektörler. Trump şirketler kesimini eşitsiz düzeyde ayrıcalık tanıyıp kayırdığı için de eleştiriliyor. Ancak bütün bunlar ABD’nin Trump idaresi atında küreselleşmeden veya küresel hegemon olmaktan vaz geçtiği anlamına gelmiyor.
ÇİN BİLİŞİMDE ABD’Yİ ÜRKÜTÜYOR
“Komünist Parti’nin de üst düzeyde temsil edildiği Huawei kısa sürede pek çok ABD ve Avrupalı elektronik devi firmanın pazar paylarını ele geçirdi. Birçok Batılı operatör Huawei’ye döndü. Çin bankalarının desteklediği marka, Kanada devi Nortel’i devre dışı kalmasından, Amerikan Lucent ile Alcatel’in ayakta kalabilmek için birleşmelerinden, Ericsson ve Cisco’nun gerilemesinden sorumlu tutuldu. Huawei küresel telekom altyapısının çoğunu ele geçirdi. Türkiye’nin telekom altyapısının yüzde 80’e yakını da Huawei’dir.”