İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir PKK’lı yöneticinin verdiği bilgiler doğrultusunda, PKK-FETÖ ittifakına dair son derece önemli bir bilgiyi paylaştı kamuoyuyla.. Meğer, PKK’ya, 14 Temmuz’da ‘terörü bitirin’ talimatı gitmiş.. Darbe girişimi başarılı olamayınca bu defa da terörü tırmandırma kararı alınmış.. Değerli dostlar, bu tam da bu vakte kadar yapılan darbelerin çalışma sistematiğini göstermesi bakımından referans niteliğinde.. 12 Eylül darbesi ile ilgili olarak Süleyman Demirel’in feryadını hatırlayın; “.. Sayın Evren şunun hesabını vermek zorundadır. 13 Eylül günü duran kan, 11 Eylül günü niye akıyordu?.. “ Öyle anlaşılıyor ki ABD, 35 sene önceki senaryonun aynını uygulamaya koymaya çalışmış.. Darbe olacak.. Yurtta Sulh Konseyi yönetime el koyacak.. Terör ‘bıçak gibi’ kesilecek.. Vatandaş da darbecileri, ‘kahraman’ diye ‘kurtarıcı’ diye alkışlayacak.. Ama atladıkları çok ciddi bir fark var 35 yıl evveliyle bugün arasında.. Millet artık bu numaraları yemiyor.. Kafası 35 yıl öncede kalmış soğuk savaş solcusu Ertuğrul Özkök bile hâlâ Amerikancı 12 Eylül darbesini alkışlamaya devam ediyor.. Ama çok şükür biz olup bitenin farkındayız..
Kim bu Hürriyet?
Koray Şerbetçi’nin son kitabı “Bir Osmanlı var imiş” okuyorum bu hafta.. Özellikle bugünlerde ihtiyaç duyduğumuz aidiyet çimentosu için dönüp bakmamız gereken önemli detayları anlatıyor Koray.. Osmanlı’nın sadece bir devlet olmadığını.. Dünyaya söyleyecek sözü olan bir medeniyet olduğunu yazıyor.. Ve Osmanlı insanının, kölecilikten feodalizme sömürgecilikten materyalizme kadar tarih boyunca batı dayatması olarak karşımıza çıkan her türlü felakete karşı nasıl dik durduğunu.. Çok eğlenceli anekdotlar var kitapta.. Birini nakledeyim.. “.. Yıl 1909.. Beyazıt Meydanı’nda, Harbiye Nezareti önünde dizilmiş Arnavut askerlerden oluşan tabura bakan halkın arasından bir yaşlı adam, yanındakilere sokulup soruyor; “Kim bu Hürriyet?”.. “Yaşasın Hürriyet” sloganları atılmaktadır.. Ama aslında kimsenin Hürriyet konusunda bir fikri yoktur.. Orada toplanan kalabalık, yeni padişahın ismi zanneder “Hürriyet”i.....”
Tarihçi Koray Şerbetçi’yi selamlıyorum..
Kuru mama hareketi
Bu dünyayı paylaştığımız dostlarımıza yeteri kadar iyi davranıyor muyuz?..
Benim bir tezim var. Mesela kedilere tekme atan bir cani, otoyolda ezdiği köpeği veterinere götürmeyen, can çekişirken yolun ortasında bırakan bir adam hâlâ haber oluyorsa, bu durum normalleşmemiş demektir.. Bu ümit verici.. Demek ki hayvanlar için hâlâ toplumsal olarak endişeleniyoruz.. Peki o halde elimizden geldiğince bir şeyler yapamaz mıyız hayvanlar için?.. Alıp evde hapsetmeden.. Oldukları yerde.. Sadece evde tabağınızdan, tencerenizden artan yemekleri çöpe dökmek yerine bir plastik kapla arabanızın bagajına atsanız o bile kâfi. Elbet gün içinde sizden o yemeğin sahibi hakkını istemeye gelecektir.. Ama eğer maddi gücümüz el veriyorsa, en güzeli yanımızda kuru mama taşımak.. Eğer yapabiliyorsak yani.. Mesela sabahları yürüyüşe koşuya çıkma alışkanlığınız varsa, yanınıza alın mama torbasını.. İşe arabanızla gidiyorsanız, arabanızda hep bir paket mama olsun.. Toplu ulaşım araçlarıyla gidip-geliyorsanız daha küçük poşetlerde satılan mamalardan atın çantanıza dursun.. Elbette her hayvanın doğada rızkı vardır. Ama ne belli belki de o rızık, sizin çantanızdadır..