Yılbaşı akşamı Ortaköy’deki eğlence mekanını kana bulayan terörist, olayın üzerinden 16 gün geçtikten sonra Esenyurt’ta bir evde yakalandı. Vali Vasip Şahin’in yaptığı açıklamaya göre bu 16 gün zarfında katili yakalamak için 2 bin polis görev yaptı. 7 bin 200 saatlik kamera görüntüsü izlendi. 152 adrese operasyon düzenlendi. 50 kişi gözaltına alındı. 168 yabancı uyruklu kişi, haklarında terörist olma şüphesiyle işlem yapıldıktan sonra ilgili mercilere teslim edildi.
Bu çabalar sonucunda da terörist sağ olarak ele geçirildi. Teröristten edinilecek bilgiler en başta Reina saldırısıyla ilgili kafalardaki soru işaretlerini giderebilecek ve belki de söz konusu eylem üzerinden Türkiye’deki terör faaliyetlerine istihbari destekler ortaya çıkabilecek.
Eylemin DEAŞ adına yapıldığı kesinleşmiş gibi görünse de gerek eylemin yapılma biçimi gerekse teröristin profili bunun DEAŞ mensubu birinin tek başına yaptığı bir eylem olmadığını düşündürüyor. Dört dil bilen ve özel harekatçı eğitimi aldığını düşündürtecek kadar hızlı ve profesyonel hareket edebilen bir saldırganla karşı karşıyayız. Canlı bomba eylemlerindeki DEAŞ’lı profilinin hayli uzağında bir örnek bu.
Türkiye’nin sadece DEAŞ, PKK, FETÖ gibi terör örgütlerinin değil aynı zamanda bazı ülkelerin de hedefinde olduğu biliniyor. Terör örgütleri kendi amaçları doğrultusunda eylem yaptıkları gibi taşeron olarak da kullanılabilirler. Çoğu zaman saldırıyı kimin üstleneceği de eylemin bir parçasıdır yani.
Tüm bu ihtimallerin hesaba katılacağına şüphe yok.
***
Reina katliamcısının yakalanmasının psikolojik etkisi de çok önemli. 2016’ın son ayında peş peşe gelen terör saldırıları ülkede genel bir moralsizliğe yol açmış, her ne kadar alınan tedbirler en yüksek seviyede olsa ve çok sayıda saldırı planlanma aşamasında önlenebilmişse de gerçekleşen saldırıların çok ölümlü olmalarından ve peş peşe gelmelerinden dolayı güvenlik endişesine yol açtıkları malum. Teröristin sağ yakalanmış olması, toplumdaki güvenlik merkezli kaygıları da giderecek bir etki yapacaktır.
***
Terör sadece Türkiye’nin başındaki dert değil malum. Batı başkentleri de terör saldırılarına maruz kaldı. DEAŞ, Paris’i, Berlin’i, Brüksel’i de vurdu. Fransa, Almanya Belçika gibi ülkeler halihazırda terör tehdidini yüksek seviyede hissetmekte. Avrupa’da siyasi tartışmaların en önemli girdisini mülteciler ve DEAŞ terörü üzerinden şekillenen İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı oluşturuyor.
Avrupa’nın terörle mücadelede ciddi anlamda polisiye bir başarı gösterdiği de pek söylenemez. Türkiye, Brüksel’de 34 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırısını gerçekleştiren canlı bomba İbrahim El Bakraoui hakkında “yabancı terörist savaşçı” olduğu yönünde Belçika’ya bilgi vermiş ancak Belçika “terörizmle bağlantısını tespit edemediği” gerekçesiyle işlem yapmamıştı.
DEAŞ’ın bugüne kadar yaptığı hiçbir eylemde saldırgan sağ olarak ele geçirilemedi. Emniyet teşkilatımız, içinde çok büyük bir tasfiye gerçekleşmişken, FETÖ’cü unsurlarından arındırma süreci hala devam etmekteyken böylesi önemli bir operasyonu teröristi sağ ele geçirecek şekilde başarıyla tamamlanabilmiştir. Bu başarılı operasyon, epey zamandır terör saldırıları dolayısıyla Batı basınında gündem olan Türkiye’yi bu kez terörle mücadele konusunda gündeme taşımıştır.
Şunu akılda tutmak gerek yine de, Reina teröristinin yakalanmış olması, DEAŞ’ın bundan böyle Türkiye’de eylem planlamayacağı anlamına gelmiyor. Propaganda amaçlı olarak yaptıkları yayınlarda bunu açıkça ortaya koyuyorlar zaten. Suriye’deki süreç aleyhine ilerledikçe DEAŞ’ın Türkiye’de eylem motivasyonu da artıyor.
Ancak tıpkı PKK terörüyle mücadele olduğu gibi DEAŞ’la mücadelede de Türkiye çok büyük yol aldı. Almaya devam ediyor.