Bakın DEAŞ denilen aşağılık terör şebekesi eliyle ne yapılmaya çalışıldığına çok tipik bir örnek vereceğim size.. Venedik Belediye Başkanı Luigi Brugnaro, bir Katolik cemaatinin düzenlediği toplantıda konuşurken Avrupa kentlerinde yaşanan terör saldırılarına atıfta bulundu ve "Venedik'in San Marco Meydanı'nda Allah-u ekber diye bağıran olursa vururuz" dedi. Terör saldırılarını ‘islâm’ adına ‘Müslümanlar’ın yaptığına inanan dinleyiciler, Başkan’ı alkışlarıyla destekledi.. Aynı toplantıda Brugnaro ile karşılaşan Floransa Belediye Başkanı Dario Nardella, mevkidaşını ‘Allah-u Ekber’ diyerek selamladı.. Bu münasebetsiz şakadan sonra gelen tepkiler üzerine Müslümanlar’dan özür diledi. Ama bu durum, algının nasıl gerçeğe dönüştüğünü de apaçık göstermiş oldu.. Bir vakitler El Kaide’nin kafa kesme videoları tekbirler eşliğinde servis ediliyordu. İnsanlar Pavlov’un köpeği gibi bir müddet sonra her tekbir duyduğunda bir masumun kellesinin inmesini bekler olmuştu.. Şimdi DEAŞ ile yapılmak istenen ne ise onda da netice alındığını görüyoruz.
Chopin mi Itrî mi?
Dünyanın dört bir köşesinde milyarlarca Müslüman tarafından aynı şekilde okunan ‘Tekbir’in bir Buhûrîzâde Mustafa Itrî bestesi olduğunu biliyor musunuz? 17.Yüzyıl Türk bestekârı.. Allah-u Ekber.. “Allah en yücedir” diye başlar.. Allah her şeyden yücedir… Allah'tan başka ilâh yoktur. O Allah ki, her şeyden yücedir.. Hamd Allah'a mahsustur..Bakmayın siz bu iki İtalyan zevzeğin mavra yaptığına.. Kim olursa olsun dinleyeni alıp öte alemlere taşıyan Segâh Tekbir’i, kimse cinayetlerle birlikte anamaz. İstese de anamaz.. Ama evvela buna bizim ön ayak olmamız lazım.. Bakın çok basit bir örnek vereceğim size.. Allah şehadetlerini kabul etsin, hâlâ vatan evlâtlarımızı sonsuzluğa Chopin’le uğurluyoruz, öyle mi?.. ‘Marche Funebre’ .. Yani Cenaze marşı.. Chopin’in Opus 35, 2 numaralı SiBemol Minör Piyano Sonatı’nın üçüncü bölümü.. Oysa Itrî’nin bu muazzam, dinleyeni mest eden Segah Tekbir’i dururken neden Chopin?.. Son not.. Chopin’in, cenazesinde, kendi bestelediği bu eserin değil de, Mozart’ın Requiem’inin çalınmasını vasiyet ettiğini biliyor musunuz?.. Biz sahip çıkmazsak, alır elin oğlu, ‘tekbir getireni vurun’ der elbet..
Semih Sancar’ın emanetleri
Okuyanın yüreklerini sızlatan o haberi görmüşsünüzdür.. Kıbrıs Fatihi Semih Sancar’ın şerit, madalya, bröve ve özel not defterleri bit pazarına düşmüştü.. Satın alan koleksiyoner anlattı basına.. Hemen o gün haberi görür görmez twitter mesajından, böyle tarihsel şahsiyetlerin devlet tarafından kendilerine verilen emanetlerin, ailelerin tasarrufuna terk edilmemesi gerektiğini yazmıştım.. Nitekim öyle de oldu.. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar derhal talimat verdi.. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik (ATESE) Etüt Dairesi Başkanı Tuğgeneral Necdet Tuna, emanetleri satın alan koleksiyonerle irtibata geçerek, bedeli karşılığında Sancar’a ait 48 parça özel eşyayı teslim aldı.. Şu anda Harbiye’deki Askeri Müze’de sergileniyor.. Bu bize ders olsun. Ailelere sadece bu eserlerin sahibi olduklarına dair belgeler verilip bu tarih hazinelerinin devlette kalması sağlanmalı.. Beş parmağın beşi de bir değil..
Hüseyin Movit’i selamlıyorum
1990’ların başında ilk kez radyo mikrofonlarından seslendiğimde tanımıştım kendisini.. Nerede ne hata yaptığımı söylemek için arardı sürekli.. Yayından çıktıktan sonra pek çok meslektaşım gibi ben de santral operatörüne, ‘Hüseyin Bey aramadı mı?’ diye sorar öyle geçerdim yerime.. Allah selamet versin.. ‘Hâlâ aynı durumdayım’ demek için yazıyorum bu satırları.. Selâm sana Türkçe gönüllüsü..