Magazin Müdürümüz Hakan Sadıç, abonesi olduğu telefon şirketinden kendisine gönderilen bayram tebriği zarfının boş çıktığını gösterince güldük. Belli ki gönderici yoğunluktan zarfın içine tebrik notu koymayı unutmuş. ‘Olsun’ dedik, ‘Ameller niyetlere göredir, göndermiş kadar oldular.’
Ben de kendisine, bir kamu kuruluşundan bana gelen, özene bezene hazırlanmış, hayli de masraf edilmiş, bayram tebriği ‘prodüksiyonu’nu gösterdim. Kocaman, kırmızı kadifeden bir muhafaza... Bu muhafazaya iliştirilmiş metal baskılı bir arma. Kadife muhafazanın içinde çıkan mükemmel baskılı bir zarf ve nihayet zarfın içinde hayli özenilmiş şiirli bir kart...
Böylesi ‘prestijli’ bir bayram tebriğini görünce üzülmedim değil. Ne gerek vardı bunca masrafa. Nihayetinde bu kartların gideceği yer belli: Çöp sepeti.
Kişisel bir anlam taşımıyorsa, manevi değeri yoksa, yahut kart koleksiyoncusu değilseniz, süsünden püsünden dolayı (bir müddet) atmaya kıyamasanız da, önünde sonunda bu kartların gideceği yer çöp sepeti. Meseleye, benim gibi ‘israf’ diye bakanlardansanız, hayatımızın hemen her alanını kapsayan bu müsrifliğe üzülmemek elde değil.
Kamu kurum ve kuruluşlarınca, belki de onbinlerce kişiye gönderilen, tebrik kartı, ajanda, kalem gibi promosyonlarda mütevazı olunması gerektiği kanaatindeyim.
Bir ara lüks iftar sofraları tartışması vardı. Beş yıldızlı otellerde verilen göz kamaştırıcı davetler eleştirilirdi. Zira kuş sütünün eksik olmadığı sofralar ‘açın halinden’ anlamazdı. Promosyonlar meselesi de biraz böyle…
İfrat ve tefrite kaçmamak şartıyla hayatı güzelleştiren nimetler bizim için… ‘Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz’ ayeti (Araf Suresi) bu manada kılavuzumuz olmalı.
Güzel, leziz yemeklerin olduğu sofralarımız olsun, lakin, ‘her şey dahil’ otellerdeki gibi gözümüzü döndürecek cinsten değil… Avuç içi büyüklüğündeki midemiz doysa bile ondan daha küçük olan gözümüz doymuyorsa iç dünyamızı ‘çek’ etmemiz gerek.
İsim bile geçmeyen, otomatik sanal bayram tebriklerini ne kadar anlamsız buluyorsam, abartılı, lüks, ‘prestij’ için hazırlanmış ‘pahalıya’ mal edilmiş tebrik kartlarını da onaylamıyorum.
Sadelikte de zarafet olabileceğini unutmamalı.
Güzel diziler göreceğiz
Yaz dönemi bitiyor yavaş yavaş. Kimi tatilini yapıp işinin başına döndü, kimi de son bir fırsat, bayram tatili için yollara düşmeye hazırlanıyor.
Yaz boyunca havalanmayan tiyatro perdeleri kıpır kıpır seyirciyi selamlamaya hazırlanıyor. Repertuarlar belirlendi, yakında perdeler açılacak.
Sinema sezonu da hayli hareketli geçeceğe benziyor. Gülse Birsel, Cem Yılmaz yeni filmleri için kamera arkasına geçti. Ahmet Kural-Murat Cemşir ikilisi yeni filmlerini henüz bitirdi. Oscar aday adayımız Ayla, Semih Kaplanoğlu’nun merakla beklenen filmi Buğday, İsmail Güneş’in ‘Kervan’ filmleri sırada… Diriliş Karatay var sonra…
Bir de diziler... Seyirciyi ekranlara kilitleyen Diriliş Ertuğrul 4. sezon 92. bölümle seyirciyi selamlayacak. TRT’nin reyting rekortmeni dizisine bir kardeş dizi daha geliyor. Bosna Hersek’in kurucu Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in hayatından esinlenen Aliya…
Diriliş’le birlikte tarih dizilerinde önemli bir ivme yakalayan TRT, bu ivmeyi Payitaht Abdülhamid’le devam ettirmişti.
Şimdi çıtayı daha da yükseltiyorlar.
Osmanlı ordusunun Irak’ın Kut bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı büyük bir zafer olan Kut’ül Amare, yeni sezonun dizileri arasında olacak. Sadece TRT’nin dizi menüsüne bakıldığında bile ‘güzel diziler göreceğiz’ diyesi geliyor insanın.