“Tarihin seyrini değiştirme” geleneğine ve geçmişine mensup olduğumuzu biliyoruz. Hep tarihten bahsederek ve geçmişten örneklerle ayakta durduk on yıllarca.
Seçimlerden başarı ile çıkıp, yeni kabinesini ilan edip, Yeni Türkiye perspektifinin mesajlarını dünyaya veriyor Başkanımız.
Dünyanın siyasi tarihi, yeni dünyanın çerçevesini belirlemekteyken, tekrar tarih sahnesine çıkmak isteyen Türkiye’yi engellemek için her taraftan baskın düzenleyen bir dünya ile karşı karşıya kaldık.
Lakin 15 Temmuz kahramanlık tarihi ile birlikte, yeni serüvenin rengi, şekli ve hedefi de belirlendi.
Ve Yeni Türkiye’nin yeni sistemi ve yeni kabinesi ile birlikte, yeni dünya düzeni dizaynında dayatmaya ve dikteye hayır diyecek, tam aksi kendinin milli menfaatlerini koruyup kollayan bakış açısı ile yeni tarihe imza atacak cesareti taşıyan Türkiye olacağının teyidi söz konusu oldu.
Başkan Erdoğan’ın NATO zirve toplantısı için gittiği Brüksel’de verilen görüntü, konuşulan konular ve nihayet varılan anlaşma şunu bize göstermiş oldu. Yeni bir sayfa açılıyor. Ve bu sayfada engellere rağmen, yok etme gayretlerine rağmen Türkiye başaracaktır.
S-400’lerin alımı konusunda Türkiye’nin kararını etkileme gayreti o kadar yüksek tona vardı ki F-35’lerin verilmesi konusu şantaj malzemesi bile oldu. Geldiğimiz son nokta şu ki, S-400’lere rağmen Trump, F-35’lerle ilgili anlaşmaya sadık kalınacağı sözünü veriyor.
Türkiye geriye adım atmadı! Atmayacağı ve kararlılığı, baskı yapan tarafın geriye çekilmesini temin etmektedir.
Rusya-Türkiyeilişkileri, Türkiye-Almanya ilişkileri ve Türkiye-ABD ilişkileri birbirine ters düşmüş olsa da, Türkiye hepsini bir arada götürmeyi başarmış durumda. Baskıların devam etmeyeceği söz konusu değil elbet! Gelişmekte olan ekonomi sahibi ülkeler için dayatmalar, sınıf atlayana kadar devam eder! Hatta mümkünse, sınıf atlamasına engeller oluşturulur. Tıpkı halen Türkiye’ye yapılmaya devam edilen baskılar gibi...
Kabinenin ilan edilmesinin ardından, kurdaki dalgalanma örneğinde olduğu gibi manipülasyonların olacağı da aşikârdır. Lakin anlamamız gereken bir şey vardır. Silahın, tankın önüne çıkmak ne kadar büyük cesaret ve cesur yürek isterse; ekonomik olarak saldırılara, saldırıların akabinde meydana çıkma ihtimali olan dalgalanmalara karşı duruş getirmek de, bir o kadar cesaret talep eder. Dolayısı ile her türlü oyunlara, sadece devletin ve hükümetin hazırlıkları değil, toplum olarak bizim de dirayetimiz engel olacaktır. Dayatmalara ve her türlü badirelere direndiğimiz ölçüde sonuç alabiliriz. Önümüzde cihanşümul devlet mefkûresi yolu söz konusudur. Bu kolay bir yol, kolay varılacak bir menzil değildir. Görünen odur ki; Anadolu toprakları menzile varmak için her türlü badire atlamaya hazır insan profilinin yurdudur ve görünen o ki, halen İslam dünyasının kurtuluşunun anahtarı bu millette ve bu topraklarda saklı. İşte tam da bu nedenle; dinimize, devletimize, varmak istediğimiz menzile ulaşmamamız için engeller dizisi henüz bitmedi ve bitmesi menzile varana kadar mümkün değildir. O nedenle bu toprakları manidar kılan, aziz kılan, mefkûresinin dini ve milli değerler sisteminin boşaltılmasını engelleyen sistemimizi geliştirmeli, uzun vadeli devlet stratejileri sistemine geçişi temin etmeliyiz. Başkanlık sistemi ve Erdoğan’ın mefkûre anlayışı, devletimizin yeniden ihyası, sonuç almamızı hızlandıracaktır.
Dünyadaki adalet dengesinin yeniden inşası için de sınıf atlamamız şarttır. Güçlü Türkiye, etki ve ilgi alanı tüm coğrafyalarda yeniden başkaldırış, dayatmalara yok deme cesaretini pekiştirecektir. Bekleyenlerimiz var. Önce kendimiz, sonra tüm gözü yolda olanlarımızın yüzünü güldürecek güce kavuşmamız için yeni yola girdik. Bu yol bizi selamete götürecek. Çünkü yolun gayesinde adalet var, vicdan var, yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek var. Tarihin seyrinin değişimi, buna inanan Fatih’in torunları ile tekrar mümkün olacaktır. Yolumuz mübarek olsun...