Tarihin seyri değişiyor, farkındaysanız! Yeni dünya ile karşı karşıyayız net olarak. Bir tarafta bu yeni dünyada hükmü olan Türkiye ile “sadece Türkiye’ye değil, dünyaya şekil vermeye talip bir Türkiye” söz konusu, diğer tarafta bunu zinhar asla istemeyen küresel faktör söz konusudur. Ne yazık ki, bu küresel faktörün, Türkiye içerisinde ciddi aktörlerini sahnede görmekteyiz.
Türkiye’yi, dünyadaki yeni şekillenme dışında okumamız mümkün değil. Uzun zamandır zaten bizi “küresel oluşumlardan farklı” ve “içeriye dönük bir Türkiye” olarak görme niyeti söz konusudur.
Türkiye’nin Batı’dan Doğu’ya yöneldiğiniüzülerek dile getirenlerin de olması, ayrıca bir üzüntü konusudur. Hatta yeni dönemde Türkiye ile AB arasında güzel gelişmeler olacağını dile getirenler de vardır. Tüm bunları anlıyorum. Sorun yok, herkes bakış açısını dile getirmekte özgürdür. Lakin dünyadaki gelişmeleri doğru okumadan, Türkiye’nin nereye kayıp kaymadığını yorumlamak başka bir sorundur.
Bakın, Türkiye bir yere kaymıyor! Dünyanın kendisi bir yere kayıyor ve bunun müsebbibi Türkiye değil, konjonktürdür.
Bizim, bu içinde bulunduğumuz konjonktür gerçeğini değiştirme gücümüz söz konusu değil şimdilik. Bizim gücümüz; mevcut konjonktüre göre kendi çıkarlarımızı savunarak, durumdan doğru noktaya varmakta olacaktır. Yani “üzülerek Türkiye, Avrupa’dan uzaklaşıyor” söylemindense, yeni dünya düzeninde “Avrupa nereye kayıyor” sorusunun cevabına bakmalı bence!
ABD ile Almanya arasında yavaş yavaş sorunlar gün yüzüne çıkmaya başladı. Müsebbibi kim? Rusya! Yani Almanya; ABD’nin, Rusya ile Almanya arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olan politikaları değiştirme peşinde. Neden mi? Trump, Merkel’e dedi ki; “Amerika’da Alman arabalarına izin vermem.” Oysa Almanya; Rusya gibi ciddi bir pazarını, ABD yüzünden neredeyse kaybetti. İşte bu yüzden ABD, Fransa’yı devreye sokmaya başladı. Kendince Almanya’yı nizama sokmak istiyor. Trump; G-7 toplantısında “Rusya’nın geri dönüşüne” dair fikir beyan etti, ama Almanya’nın da Rusya ile ara düzeltmek istemesine karşı duruyor. Kendi kendiyle çelişen Amerika, dünyaya nasıl bir bela oldu, buna da bakalım.
İşte bu durumlara ayrıca bakmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü önümüzdeki 24 Haziran seçimi ile bilakis alakalıdır. Yeni dünya içinde masaya oturup dünyaya nizam verme konusunda fikir ve söz sahibi olan Türkiye hayali varken, diğer tarafta yapılan “her şeyi yıkmayı hedef ve hayal haline getirmiş” siyasi söylem sahipleri ve adaylarla ciddi risk içindeyiz. Bir tarafta “Erdoğan ve küresel güç haline getirilmek istenen Türkiye hayali” var, diğer tarafta ise yedi düvelin saldırı planladığı ve Türkiye’nin yeniden Osmanlı gibi cihan devleti olma hayalini ve kabiliyetini ortadan kaldırmak isteyen bir yapı ve dünya var. Bir tarafta “devlet nedir, nasıl yönetilir, nasıl hedefe varılır” sorularına cevap veren bir usta var, diğer tarafta “devleti bilmeden, devlet yönetmek isteyen bir yapı” var! “Tarihin seyri değişiyor” dedim ya! Bu değişimden, Erdoğan’la Türkiye çıkarları korunarak çıkılacak vesselam...