Tarih boyunca insanoğlu farklı ideolojilerin, felsefi akımların, dini ve mezhebi anlayışların, dünya görüşlerinin peşinde mutluluğu, adaleti, hakça bir düzeni aramış, kendince toplum modelleri, kardeşlik projeleri, siyaset modelleri geliştirmiştir.
Kimi ideolojiler sınıfsız toplumdan, ortaklaşmadan, devletin herkesi kuşatacak hizmet ağına sahip olmasından, her zeminde mutlak eşitliğin sağlanmasından bahsettiler. Dinlerin ve felsefi ekollerin de ahlaki zeminde önerdikleri toplum modelleri oldu.
Tüm bu iddialar, modeller, görüşler içinde tek bir örnek vardır ki, birbirini hiç tanımayan insanlar birbiriyle her şeyini paylayacak bir kardeşlik bağı kurmuşlardır.
Bir şehirden başka bir şehre göç eden insanlar, gittikleri yerde akrabası olmayan insanlar tarafından kucaklanmış, tam bir ortaklık ilişkisiyle varını yoğunu bölüşmüştür. Kimsenin zorlaması, baskısı, müdahalesi olmadan bir insanın daha önce tanımadığı bir insanla her şeyini bölüşmesi ve bunu büyük bir samimiyet ve aşkla yapması ender görülecek bir durumdur.
Evet, insanlık tarihinin en büyük kardeşlik projesini Hz. Muhammed (asm) Mekkeli muhacirle, Medineli Ensar arasında gerçekleştirmiştir.
Peygamber Efendimiz, Medine’ye hicret ettikten sonra bir dizi çalışma başlatarak hem toplumsal düzenin hem de siyasi düzenin yapı taşlarını döşemiştir. Yeni bir toplum inşası için öncelikli olarak Kuba Mescidi ve ezan ile insanları bir araya toplayacak, örgütleyecek, organize edecek bir merkez oluşturulmuştur.
Resulullah (asm) Müslümanlar arasında ‘kardeşlik müessesesi’ kurarken, diğer dinlere ve kabilelere mensup gruplar arasında da Medine Vesikası ile bir ortaklık sözleşmesi düzenlemiştir.
Hicret eden Müslümanlar evini, barkını, çoluğunu, çocuğunu, sevdiği her şeyi bırakarak Mekke’den Medine’ye göçmüştür. Baskının, zulmün, ambargonun, işkencenin, tecridin, aşağılamanın her türlüsüne maruz kalan ve dinlerini yaşayabilmek için Medine’ye hicret eden insanların sergilediği fedakârlık bir yana, Mekkeli göçmenleri bağrına basan ve her şeylerini onlarla paylaşan Medinelilerin fedakârlığı bir yana...
O Medineliler “Hicret edilenlere verilenler karşısında içlerinde bir kaygı hissetmezler, kendileri zarûret içerisinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar” ayetinin vurguladığı gibi kalbinden en ufak bir olumsuzluk geçirmeden evini, işini, aşını, mahsülünü, her şeyini yarı yarıya paylaşmıştır. Bölüşme ve paylaşma da daha ileri bir örnek yoktur.
Peygamber efendimiz “Bağlar hiyerarşisini/zincirini” yeniden tanımlamış, kodlamış ve anlamlandırmıştır. İnsanın nefsiyle, ailesiyle, komşusuyla, ait olduğu cemiyetiyle, ulusal ve uluslararası toplumla ilişkisi yeni baştan ele alınmıştır.
Eski kardeşlik kan, soy, miras, zorunlu bağ gibi kavramlar etrafında dönerken, yeni kardeşlik inanç, rıza, gönüllülük, seçme ve yeni hukuk kavramlarıyla şekillenmiştir.
Medine’deki kardeşlik projesi, sadece bir ekonomik destek projesi değildir, kalben ve gönülden imtizaç ederek ortak bir ruhla hareket eden bir topluluk oluşturma projesidir.
Kardeş olmak, Kudüs’teki, Gazze’deki, Arakan’daki, Somali’deki insanın derdiyle dertlenmek, sorununu kendi sorunu bilmektir. İnsan sevdiklerinin haliyle hallenir; dünyanın diğer ucundaki mazlum Müslümanı sevdiklerimizden saymalıyız ki derdiyle dertlenelim.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Kudüs tepkisini kimileri anlamakta zorlanıyorlar. Oysa Cumhurbaşkanımız, en sevdiği, en yakını olan insanın başına gelenlere nasıl tepki verirse Gazze’deki insanın başına gelenlere de aynı tepkiyi veriyor.
Hamdolsun, aziz milletimiz de büyük bir örneklik sergileyerek, 3.5 milyon göçmene kucağını açmış, tüm dünyanın mazlum ve mağdurlarına yardım elini uzatmış ve içindeki sosyal dayanışmayı hiç ihmal etmemiştir. Yüce Allah, Ramazan ayını, kardeşliğimizi yüceltmek ve ihtiyaç sahiplerine kol kanat germek için vesile etsin.