CHP, 15 Temmuz’un siyasî ayağı olarak AK Parti’yi adres gösterme hamlesini, darbe girişiminin üçüncü yılında bir defa daha yaptı.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü özel oturumundaki sabotajından sonra Kılıçdaroğlu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı soruşturacak yürekli savcılar aradığını söyledi.
15 Temmuz direnişinin milletçe gönülden sahiplenildiği, FETÖ alçaklığının hatırlatıldığı bir günde CHP’nin yaptığı, direniş ruhunu kirletmeye çalışmaktır.
Kılıçdaroğlu, daha en başta “kontrollü darbe”, “tiyatro” lafları ile FETÖ ile mücadeleyi itibarsızlaştırmaya, sulandırmaya kalkmıştır. Şimdi bir daha hedef şaşırtıyor.
FETÖ, hain bir terör örgütü olarak gerçek yüzünü göstermeden “cemaat”, “hizmet hareketi” olarak bilindiği dönemlerde bir hayır ve iyilik hareketi diye algılanmış ve neredeyse toplumun yüzde 80’i bu yapıya destek olmuştur. Hiç yardım etmeyen kurban derisini vermiştir.
Dönemin Cumhurbaşkanları Özal ve Demirel, Türk okullarının açılmasını teşvik eden tavsiye mektupları yazmışlardır. Demirel, Fetullah Gülen’in elinden ödül almıştır. Ecevit, Gülen’le defalarca görüşmüştür. Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı, Genelkurmay Başkanı okulların temsilcilerini ve öğrencilerini makamlarında kabul etmişlerdir.
Kim o günlerde bu isimleri “FETÖ destekçisi” olarak eleştirmiştir?
Eleştirmemiştir çünkü o yapı henüz FETÖ diye ortaya çıkmamıştır.
Bu yapının devlet için tehlikeli olduğunu ilk gören, mücadeleyi ilk başlatan Sayın Erdoğan’dır.
7 Şubat MİT krizinden itibaren, Gezi kalkışmasında, 17/25 Aralık hükümete isyan tertibinde dik duran Erdoğan olmuştur.
İşte “legal görünümle illegal yapı” FETÖ’ye dönüşürken Erdoğan, kendisini yalnız bırakan arkadaşlarına rağmen mücadele ederken, CHP, FETÖ’nün yancısı, destekçisi olmuştur.
15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan öldürülmek istenirken, Kılıçdaroğlu’na tankların arasından geçmesi için yol açılmasının anlattığı gerçek budur.
Bugüne kadar CHP yönetimi şu gerçeklerle ilgili tek bir açıklama yapmamıştır:
Şuradan başlayalım; 7 Mayıs 2010’de FETÖ’nün tertibi ile Deniz Baykal kaseti yayınlandı ve 22 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu CHP’ye Genel Başkan oldu…
Sonra neler oldu?
MİT krizinde: 26 Ocak 2012’de Fetullah Gülen’in ABD’den gönderdiği ekip, Kemal Kılıçdaroğlu'nu CHP Genel Merkezi'nde ziyaret etti. Bu görüşmeden bir gün önce, Kemal Kılıçdaroğlu; “yargıda cemaat kadrolaşması var, diyemem” demişti.
Gezi kalkışmasında: 18 Mart 2013’te Fetullah Gülen’in davet ettirdiği CHP heyeti, ABD’den Türkiye’ye döndü.
Gezi kalkışmasından bir hafta önce 27 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu Aydın’da konuştu: “Bu hükümete saldıracağız ve bu hükümeti düşüreceğiz.”
17/25 Aralık darbe teşebbüsünde: 2 Aralık 2013’te FETÖ’nün 17/25 Aralık siyasî darbe teşebbüsünden 15 gün önce Kılıçdaroğlu “üç düşünce kuruluşu bizi davet etti” diyerek Washington’a gitti. Kılıçdaroğlu, dönüşte Samanyolu TV’de “Erdoğan yurt dışına kaçacak ama yakalayıp getireceğiz” dedi.
MİT TIRları ihanetinde: 17 Mayıs 2015’te CHP Genel Başkanı, yanında Enis Berberoğlu olduğu halde Zaman gazetesine gitti ve Ekrem Dumanlı ile görüştü. Üç gün sonra şunları söyledi:
“CHP iktidarında MİT TIR’ları silah taşımayacaklar. Filmleri var, kamyonlardaki kasaların nasıl açıldığının, bombaların görüntüleri var. Ben de seyrettim.”
Kılıçdaroğlu’nun Gülen savunması: 25 Aralık 2015’te (15 Temmuz hain darbe girişiminden 6 ay önce) Kılıçdaroğlu, gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldiğinde, kendisine F. Gülen soruldu. “Mazlumu savunmayacağız da kimi savunacağız? Kimse kusura bakmasın" dedi.
Tanklar boşuna mı yol açtı Kılıçdaroğlu’na…