Uzun yıllar olmuş Trakya'yı görmeyeli. Hafta sonu Edirne, Keşan ve Çanakkale'ye düştü yolum.
Selimiye'nin büyülü ortamında geçirdiğim zaman diliminde namaz haricinde gözümü kubbeden ayıramadım.
Ayasofya'nın mimarı kubbeyi bitirince 'Süleyman'ın mabedini geçtim' diye iftihar edermiş. Selimiye kubbesi ise çapıyla Ayasofya'yı aşan tek kubbe olarak bilinir.
Selimiye kubbesinin hem büyüklüğü hem de gözü okşayan tezyinatı ve yazılarının teshiriden beni akşam ezanı uyandırdı.
Namazı kıldıran genç imamın kıraati bir başka güzeldi.
Namaz akabindeki mihrabiye tilaveti de muhteşemdi. Selimiye'yi hem mimari ihtişamıyla hem manevi ziyafetiyle bir kez daha yaşamış olduk.
***
Selimiye avlusunun bakımı bahçesinin çim ve çiçeklerinin güzelliğini de unutmadan zikredeyim.
Fakat Selimiye duvarlarından dışarı çıkınca içim burkuldu. Dışardaki alanın düzensizliği içerde teneffüs edilen havayı birdenbire dağıtıyordu. Arasta önündeki yeşil alanın pejmurdeliği batıyordu gözümüze.
Acaba burada yeni bir düzenleme mi var diye düşündüm.
Ama hayır Edirne'yi gezince park bahçeler alanında aynı özensizliğin yaygın olduğunu gördüm.
Biz İstanbul belediyesinin park bahçeler alanında sunduğu hizmetlere alışmışız, o yüzden Edirne çok yavan geldi.
***
Park bahçeler konusunda Keşan ve Çanakkale'nin de Edirne'den pek farkı yoktu.
İstanbul'dan sonra buralar sulak bölge olmasına rağmen pek çorak geldi bana.
Ne saklayayım buraları gezdikçe İstanbul park bahçeler sorumlularına şükran ve minnet duydum. Bu duygumu da bu yazıyla açığa vurmak istedim.
Edirne ve Çanakkale'yi görünce onların kıymetini daha iyi anladım.
Yollar boyunca düzenli yeşilliğin yanısıra duvarları bile yeşile doyuran parmaklıkları ve direkleri bile rengarenk çiçeklerle bezeyen İBB park bahçeler gerçekten harika işler yapıyor.
İstanbul'a dünyada eşine az rastlanan güzel bir çehre kazandırıyor.
İnanın park bahçelerden sorumlu olan kimdir adı nedir bimiyorum.
Ama şehre kazandırdıkları güzellikleri görüyorum mutlu oluyorum ve teşekkür ediyorum.