Kaşıkçı suikastı, dünya kamuoyunu yaralayan ve petrodolarlarla üstü örtülemeyecek boyutta fevkalade çirkin bir cinayettir!
BM Raportörünün açıklamasından sonra tekrar gündeme gelen cinayet Suudi Devletini sıkıştırmaya devam ediyor.
ABD Başkanı Trump’ın, “Suudi cömertliği adaletten daha önemli” diyerek konunun üzerini kapatmaya çalışması, insan onuruna verdiği önem açısından gerçekten yüz kızartıcı bir yaklaşım!
***
Gerçi ABD Kongresi Trump’ı bu tavrından ötürü kınıyor olsa da yaptığı açıklama Trump’ın küstahlığından geri kalır değil.
Kongre’nin Trump’a verdiği 120 günlük sürenin dolması üzerine yaptığı açıklama tam da ‘şecaat arz edeyim derken, merdi kıpti sirkatin söyler’ kabilinden bir açıklama olarak sırıtıyor.
ABD Kongresi’nin Kaşıkçı cinayetiyle yakından ilgilenmesi, Trump’a, onun üzerinden Suudi devletine baskı yapıyor olması alkışlanacak bir tutumdur.
Ancak Trump bu işin üzerine gitmezse suçluları bizzat kongrenin cezalandıracağı açıklaması kongrenin haddini aştığı ve emperyal yüzünü gösterdiği noktadır.
***
Dediğim gibi konuyu gündemde tutarak ilgili tarafları baskı altında tutması isabetli ve takdir edilecek bir tavırdır ama ‘cezayı biz veririz’ açıklaması tam bir küstahlıktır ve tam bir kabadayı tavrıdır.
Çünkü cezayı meclisler değil mahkemeler verir. Kaşıkçı cinayetinde ceza vermeye en fazla yetkili olan yargı Türk Yargısı’dır, ikinci derecede Suudi Yargısı gelir, üçüncü derecede de Uluslararası Yargı gelir.
Ama asla ABD Kongresi gelmez.
ABD kongresinin bu tavrı hem Türkiye’nin ve Suudi Arabistan’ın iç işlerine hem de yargıya müdahaledir.
Her iki durumda da Kongre demokratik sınırların dışına çıkmış demektir. Hem başka devletlerin bağımsızlığına saygısızlık ediyor, hem de kuvvetler ayrılığı ilkesini hiçe sayıyor demektir.
***
Türkiye, Kaşıkçı cinayetinin işlendiği ülkedir ve olayla doğrudan ilgilidir. Türkiye suçluların yargılanmasını ve gerçeğin açığa çıkmasını talep etmektedir.
Bugüne kadar da isim vererek kimseyi suçlamamıştır. Sadece basit üç sorunun cevabını istemiştir: Suikast emrini veren kimdir? Naaş nerededir? Yerli işbirlikçi kimdir?
Bu sıradan sorulara maalesef Suud yönetimi cevap vermemiş, Türk tarafıyla dayanışma içine girmemiş tam tersine olayın üstünü örtmeye çalışmıştır.
Suudilerin olayın üstünü örtme çabasına karşı Türk tarafı cinayeti gündemde tutarak uluslararası camiayı harekete geçirmiş, BM gönderdiği inceleme heyeti ile olaya dâhil olmuştur.
***
BM Heyeti’nin raporu Mayıs sonuna doğru resmiyet kazanacak ve büyük bir ihtimalle Haziran ayında İnsan Hakları Konseyi’ne oradan da BM Genel Kurulu’na gönderilecektir.
BM Genel Kurulu da Kudüs davasındaki duyarlılığı gösterirse dosya Güvenlik Konseyi’ne intikal edecektir.
Güvenlik Konseyi’den Suudi Arabistan’ı suçlayan bir kararın çıkması halinde dosya Uluslararası Yargı’ya intikal eder.
Ama Trump’ın, “Suudi cömertliği adaletten daha önemli” anlayışı devam ederse oradan öyle bir karar çıkmaz!
***
Suudiler böylece biraz rahatlamış olurlar ama bu karar onların aklanmasını sağlamaz!
Vicdanını yaraladıkları dünya kamuoyu Suudileri affetmez!
Oysa o basit üç soruya cevap verseler, sorumluların şeffaf biçimde yargılanması için Türkiye ile dayanışma içine girseler suçlular cezasını çeker devlet aklanmış olur.
Suudiler bugünkü tavırlarıyla cinayetin sorumluluğunu devletlerinin omuzuna yüklemek gibi bir basiretsizlik sergilemektedirler!
Başkan Erdoğan Kral Selman’ı hariçte tutmuştu ama bu yaklaşım Selman’ı da sorumlular arasına sokmuş bulunuyor!
Dedik ya devlet olmak o kadar kolay değil!