Bugün Suriyeliler diye burun kıvırdığımız insanların hepsi 100 sene önce bizim vatandaşımızdı.
Sadece onlar değil Filistinliler, Lübnanlılar, Suudiler, Iraklılar hepsi bizim vatandaşımızdı.
Dahası Ermeni, Yahudi Rum, Hristiyan Dürzi, Ezidi ve benzeri farklı dinlere ve mezheplere mensup vatandaşlarımız ülkede yaygın biçimde yaşıyorlar ve biz Müslümanlar bu ülkede birlikte yaşamanın en güzel örneklerini sergiliyorduk.
Ulus devlet refleksi bu birlikte yaşama bilincini aşağılara çekti.
Ülkenin Kürt vatandaşlarına bile uzun yıllar kuşkuyla bakıldı.
Devlet 16 yıldır yanlış politikaları ıslah etmeye çalışsa da 90 yıllık dışlanmışlığın getirdiği duygu aşılamadı!
***
Günümüz Türkiye’sinde birlikte yaşama bilincinin aşağılara çekildiğinin son örneğiniyılbaşında bazı Suriyeli gençlerin Taksim meydanındaki eğlencelerine verilentepkilerde gördük.
Bazı kesimlerde çok açık bir Suriyeli düşmanlığı sergilendi maalesef.
Bunun tabii ki kimi haklı gerekçeleri vardı. Kimi Suriyelilerin özellikle gençlerin sokaklarda, toplu taşıma araçlarında, alışveriş merkezlerinde sergiledikleri taşkınlıklar, köşe başlarında toplanıpçevreyi rahatsız edecek biçimde davranışları bu gerekçeler arasındadır.
Evet bu hakaretler tasvip edilemez ama bunlar 4 milyonun içinde yok denecek kadar azdır. Ve bunlardan Suriyeliler de rahatsızdır!
Bence bu küçük grupların taşkınlıklarından yola çıkarak bütün Suriyelileri töhmet altında bırakmak haksızlık olur.
***
An itibariyle şehirlerimizde yerleşik Suriyeliler kimseye muhtaç olmadan hayatlarını idame ettirmektedirler. Aralarındaki yoksullara da yine kendilerinin oluşturduğu kurullar aracılığıyla yardım ulaştırmaktadırlar.
Eli iş tutan Suriyelilerin Türkiye ekonomisine önemli katkıda bulunduklarını da söyleyebiliriz.
Bizim gençlerimizin beğenmediği bir çok alanda Suriyelilerin açığı kapattığını görüyoruz.
Geçen sene yaptığımız Şanlı Urfa ziyaretinde sanayiciler ara elaman açığını Suriyelilerle kapattıklarını ve Suriyelilerin gönderilmesine asla razı olmadıkları söylemişlerdi.
Birçok ilimizde de durum Şanlı Urfa’dan çok farklı değil.
Tabii düşük ücret ve sosyal haklardan mahrumiyet gibi sorunlar ayrı bir konudur.
***
Kimi semtlerde iş yerlerinin çoğunun Suriyelilere ait olması bizi ürkütmemelidir. Adamlar dilenmiyor, hırsızlık yapmıyor da iş yeri açıyorsa buna sevinmek gerekir.
Ben Berlin’de Tük mahallesi ve Newyork Peterson’daki Türkçe ve Arapça levhaları görünce şaşırmıştım. Almanlar ve Amerikalılar yabancılara bu kadar hoşgörü ile yaklaşırken bizim üstelik dindaşımız olanSuriyelilere aşırı tepki göstermemize üzülüyorum ve ötekine tahammülsüzlüğün tezahürü olabilir diye endişe ediyorum!
***
Aşırı tepkilerin kaynağında da ‘vatandaşına bakmayan devlet onlara bakıyor’ kabilinden asılsız kimi iddialar yatmaktadır.
Özetlemek gerekirse, Suriyelilerin hastanelerde muayene önceliği yoktur, Suriyeliler doğalgaz, su, elektrik, MTV ve benzeri ücretlerden muaf değildir. TOKİ ev dağıtmıyor.
Suriyeliler devletten maaş almıyor. Dağıtılan Kızılaykart’ın finansörü AB’dir.
Suriyeli öğrencilere verilen burs da AB’den gelmektedir. Üniversite kabulünde Suriyeli gençlere ayrıcalık yoktur, yabancı öğrencilere uygulanan kriterlere tabidirler.
Taşkınlıklar ve suç oranına gelince, Suriyelilerin karıştığı olaylar çoğunlukla kendi aralarındadır ve Türkiye suç ortalamasının altındadır.
Yani, devletimiz vatandaşından kesip mültecilere harcamamaktadır. Aksine çoğu vatandaşımız Suriyelilere her türlü misafirperverliği gönüllü olarak göstermektedir!
Bize yakışan da budur.