Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kral 2. Abdullah'la görüşmek üzere günübirlik bir ziyaret için Ürdün'e gitti. Dönüş yolunda uçakta gazetecilere verdiği röportajda özellikle Afrin konusunda Türkiye'nin asla taviz vermeyeceğinin altını çizdi. "Bedeli ne olursa olsun gereğini yaparız" ifadesi bu kararlılığı çok net gösteriyor.
Türkiye, ABD tarafından Suriye'de oynanan oyunu fark ettiği andan itibaren PYD konusunu öncelemeye başladı.
2013 itibariyle Suriye'de eli kolu bağlanan bir Türkiye vardı. Bu tarihten itibaren Suriye'de manzara değişmeye başladığı gibi Türkiye de bir türbülansa sokulmaya çalışıldı.
Bu süreçte FETÖ ve PKK'nın örtük işbirliği çok kritik değerde oldu. ABD, birbirine benzemez gibi görünen bu örgütleri aynı amaç için seferber ederken bir taraftan da PYD'yi düzenli ordu haline getirmek için her türlü eğitim ve silah yardımında bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi "Bize parasıyla vermedikleri silahları YPG'ye bedava verdiler."
Özel Kuvvetler Komutanı Raymond Thomas'ın itiraf ettiği "Adlarının ortasına 'demokratik' ifadesini koymak gibi zekice bir hamleyle" PKK uzantısı bu yapıya, Suriye masasına oturmasına yarayacak siyasi bir elbise de biçtiler.
Türkiye bir daha ancak 15 Temmuz darbe girişimini atlatabilmiş olması sayesinde FETÖ'nün belini kıracak tutuklamalar ve TSK'da yapılan arındırmalar sonrasında Suriye'de varlık gösterebildi. Fırat Kalkanı Harekatı bu sayede başladı. Şimdi üzerinden bir yıl geçmiş olan bu operasyonun benzerinin Afrin'de de olabileceği konuşuluyor.
Cumhurbaşkanı'nın; "Afrin'de asla bir PYD yapılanmasına müsaade etmeyeceğiz, bedeli ne olursa olsun" dedikten sonra dile getirdiği "Afrin’de Türkiye’ye müzahir Kürtler var. PYD ile beraber olan Kürtler de var. Aslında Kürt ifadesini kullanırken üzülüyorum. Zira bizim Kürt kardeşlerimizle herhangi bir meselemiz yok. Kürtleri tamamen PKK safında gibi görmeyi nasıl doğru bulmuyorsak, aynı şey Afrin’deki durum için de geçerli. Orada terörle arasına mesafe koyan, bizimle beraber hareket eden Kürt kardeşlerimiz, hareket edebilecek olan aşiretler var" sözleri Türkiye'nin müzakere ederken de rahatladığını gösteriyor.
Türkiye 2013 konjonktüründe aynı anda hem ABD hem Rusya hem İran hem Irak'la karşı karşıyayken bugün artık her biriyle farklı alanlarda yan yana gelebiliyor.ABD'nin İran'ı çevreleme politikasını Suriye'de avantaja çevirecek hamleler yapabildi. Rusya ve ABD dengesini de keza kendi kırmızı çizgilerini esnetmemek için çok daha ustaca kurabiliyor.
Hülasa; Türkiye artık Suriye satrancında bir zamanlar sıkıştırıldığı piyon rolünden çıkmış durumda.
Bu ne sakillik bu ne pişmemişlik!
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı atletle fotoğraf çektirip bunun üzerinden PR yapacak kadar seviyeyi aşağı çekmişse daha doğrusu buna bile gönül eğdirecek kadar durumunu vahim görüyorsa buna ne denir bilemiyorum.
Ancak bir vakitler HDP'li Demirtaş'tan "sola yeni lider" çıkarmaya çalışan medya, Kılıçdaroğlu'nun atletli fotoğrafıyla "Vatandaş Kemal" reklamı yapıyor.
"Gandi Kemal"den sonra şimdi sıra "Vatandaş Kemal"de.
Vatandaşın zekasıyla dalga geçmek olan bu sakilliğe Hürriyet ve yazarları güzelleme yapmaya devam ederse tam tersi bir etki yapacak, bizden söylemesi.
Zira bu çiğlikle ne tarlada teri topuktan akan Anadolu insanına sempatik göründü Kılıçdaroğlu ne de savaştan yeni çıkmış, askerine kıyafet bulmakta zorlanan devletin Reis-i Cumhuru olarak altı özel terzisini redingot, frak, jaketatay gibi alafranga kostümlerin dikimini öğrenmeleri için altı sene boyunca Paris'e eğitime gönderen Atatürk'ün izinden giden sahillerin CHP'lilerine.