Geçtiğimiz cuma günü, geleneksel Star Şehir Buluşmaları kapsamında Genel Yayın Yönetmenimiz Nuh Albayrak, yazarlarımız Aziz Üstel ve Fadime Özkan ile birlikte Balıkesir’de idik. Türkiye’nin bekaa mücadelesi verdiği bugünlerde Balıkesir’in, milli mücadelenin ilk kıvılcımının yakıldığı yerden verilen mesaj önemliydi.
Esasen bir çoğumuzun yanından geçip gittiği Balıkesir’in ülkemiz ekonomisi açısından ne kadar önemli olduğunu yaptığımız ziyaretlerden çok daha iyi tespit etme imkanı bulduk.
Başta Balıkesir Valimiz Sayın Ersin Yazıcı ve Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zekai Kafaoğlu olmak üzere kent yönetiminin uyumlu ekip çalışması ile kente yeni bir heyecan geldiğini gördüm. Balıkesir Üniversitesi, turizm ve tarım olanakları kente katkı veriyor.
Balıkesir Avlu’da gazetemiz yazarı Fadime Özkan’ın moderatörlüğünde yapılan Şehir Buluşması’nda FETÖ’nün örgütlenmesi, sistematiği, ülkemiz üzerindeki oyunlarda aldığı figüranlık görevlerinin olan bitenlerdeki yeri, etkisi, ne yapmaya çalıştıkları, nasıl farkedildiği ve mücadelede nereye gelindiğini ve nereye varacağı konularını açıkladım.
Mankurtların ihaneti
Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı eserinde sözü geçen “mankurt” kavramı sosyal kimlik değiştirme ve öz köküne yabancılaşmayı ifade etmektedir. Anadolu’nun temiz kalpli insanlarını sömürüp, bu ülkenin on milyarlarca dolarını yurtdışına akıtarak saltanat sürmekte olan modern bir Cizvit Tarikatı olan FETÖ’nün mensupları da mankurtlaştırılmıştır.
Öyle ki 15 Temmuz’da yediden yetmişe birçok yurttaşımızı en ağır silahlarla, helikopterlerle, F-16’ larla yaralayacak ya da şehit edecek kadar canileşmişlerdir. Beyinleri yıkanarak ve bir şekilde Hasan Sabbah’ın yöntemleri kullanılmak suretiyle onbinlerce insan terörist ve kanlı bir katile dönüştürülmüştür.
15 Temmuz, Türkiye açısından yeni bir kırılma noktası oldu. Özellikle kalkışma esnasında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı ile sokaklara, meydanlara inen vatandaşlarımızın cesaret ve metaneti, Cumhurbaşkanımıza bağlılığı ve halkımızın feraseti ile kalkışma bertaraf edildi. Fetullah Gülen denen sahte mehdi, sahte peygamber, ilkokul mezunu başterörist bugün ‘Fetullah Devletinin’ başı olarak Türkiye’ye dönmüş olacaktı. Bir iç savaş yaşanacaktı ve Irak, Libya, Yemen, Suriye gibi iç savaşı en ağır şekilde yaşayacaktık.
Bütün bankalar ve Hazine yağmalanacak, banka ve çeşitli kurumlardaki para ve kıymetli madenler ‘himmet’ adı altında Fetullah’ın cebine girecekti. Borsa bitecek, kamu mülkiyetleri himmet adıyla Fetullah’ın cebine girecekti. Başta Üçüncü Havalimanı, üçüncü köprü, İstanbul-İzmir Otoyolu, Avrasya Tüneli gibi büyük projeler durdurulacak ve çürümeye terkedilecekti, binlerce fabrika kapanacak ve bugüne kadar ağlak hoca kasetleriyle, baskıyla, zorlamayla, kandırılarak himmet-kurs-burs-kurban diyerek paralar milletin malına-mülküne çökülürken, kalkışma başarılı olsaydı sorgusuz sualsiz fetullah tarafından silah zoruyla, baskıyla, katlederek el konulacaktı.
FETÖ’nün yöntemi
FETÖ’nün bürokrasiye egemen olma yöntemi ‘karalama, tezvirat, iftira, baskı, şantaj yöntemleriyle kendisine rakip gördüğü veya görevinden ayrılmasını istediği bürokratları karaladığı ve boşalan koltuğa kendi adamını getirmesi’ şeklinde görüyoruz. ‘Çamur at izi kalsın’ mantığıyla ve bilinçli olarak yapılan kumpas ve iftiralar birçok memurun meslek hayatını bitirdi. Bugün halen bürokrasideki bazı kimselerin ‘duyarsızlığının’ FETÖ mücadelesine zarar verdiğini görüyoruz. Hatta bazı bürokratların FETÖ’cüleri korumaya devam ettiğini, OHAL bitinceye kadar göz önünde olmamaları için FETÖ’cüleri geri planda tuttukları, gün gelirde FETÖ’cülere hesap verebilmenin, makamlarını koruyabilmelerinin hesabı içindedir. Bakanlık ve Kurumlardaki FETÖ tespit komisyonlarında da görev yapan bazı kripto bürokratlar tarafından Masum insanlar ‘sayıyı kabarık göstermek’ için görevden alınırken, yapılan ihbarlar ve bilgiler boşa çıkarılarak ‘hemşehrimdir, atsak yazıktır geçinemezler, ben tanıyorum, köylümdür, cemaatimizdendir, işlerimi görüyor!’ gibi bürokratların kişisel hoşgörüsüyle kurum imamlığı yapanlar dahil olmak üzere temize çıkarılıyor. Hiç kimsenin terör örgütü, üyelerine hoşgörü ve affetme hakkı yoktur, olamaz, olmamalıdır.
FETÖ’cüler her ne kadar kendilerini gizlemiş bile olsalar, bunların göreve giriş, yükselme ve liyakatleri olmaksızın yaptıkları görevler tespitte önemli bir kriterdir. Bakanlıkların yurtdışı ataşeliklerine kimler, hangi kriterlerle gönderilmiş, hangi ilişkileri bu görevlere atanma nedeni olmuş araştırılmalıdır. Ayrıca kimlerin haksız yere sürekli taltif ödül aldığına da bakılmalıdır.
FETÖ mücadelesi için doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı bir üst kurul olmalı. Bu kurul sadece memurlardan ibaret olmamalıdır, kamuoyunun vicdanı olacak, kamuoyunda yıllardır FETÖ mücadelesinde bulunanlar ile kanaat önderlerinin de içerisinde yer aldığı kurulacak bir ‘FETÖ ÜST KURULU’nda FETÖ mücadelesi uzun soluklu yürütülmelidir.