19 Mayıs’ta FETÖ suçlamasıyla Sözcü’nün iki çalışanı tutuklandı, patronu Burak Akbay da yurt dışında kaçak.
Sözcü gazetesi önceki gün manşetten şahsımı hedef gösterdi. Sözcü’ye göre kendilerine yönelik operasyon, Fehmi Koru’nun Ağustos’ta verdiği savcılık ifadesiyle başlamış. Ben ise 20 Aralık 2016’daki savcılık ifademde “Bu konuda Fehmi Koru’nun yazdıkları var” diyerek operasyonun fitilini ateşlemişim. Yani savcılık, Fehmi Koru’nun 2010’da yazdığı yazıdan, sonra kitabında yer verdiği konudan haberdar değilmiş, ben söyleyince haberleri olmuş ve Sözcü’ye operasyon başlamış...
Sözcü’den bir gün önce de Cumhuriyet gazetesi 1. sayfadan; “Sözcü için yolu Gülerce açtı” başlığı ile haber yaptı.
Fehmi Koru, 24 Nisan 2010’da Yeni Şafak’ta Taha Kıvanç mahlasıyla şunu yazdı:
“Cemaatin aklına bir kez daha hayranlık duymama sebep olan proje Sözcü Gazetesi’dir. Öğrenciliği Cemaatin Işık Evleri’nde geçmiş sahibi görünen delikanlıya buradan şapka çıkarıyorum. Eee neme lazım muhalefeti de yakın kontrolünde tutacaksın!”
Koru, “Ertuğrul Akbay ile bir gezi sırasında sohbetimiz olmuştu. Ertuğrul Akbay, bana oğlu Burak'ın 'İsviçre'de cemaate ait bir evde kaldığını, o sayede doğru düzgün yetiştiğini' övgü ile anlatmıştı” diyor.
2010’daki bir iddiadan dolayı şimdi F. Koru, Sözcü’nün boy hedefi ve manşetlerden iftiralara uğruyor, ahlâksızca itham ediliyor. Bunu yapanların, kendileri söz konusu olunca bütün meslek ilkelerini nasıl pervasızca çiğnediklerini görmek elbet şaşırtıcı değil. Karakter ve tıynetleri böyle…
Sözcü’nün patronunun yıllar önce - o dönemdeki adıyla- Gülen cemaatine ait evlerde kalması problem değil. Ama o patronun F. Gülen’in ihanetleri ortaya çıktığında, benim 5 ölçü dediğim hamlelerde; 7 Şubat 2012 MİT krizi, Gezi Kalkışması, 17/25 Aralık siyasi darbe girişimi, MİT TIR'larının durdurulması ve 30 Mart yerel seçimlerindeki duruşu önemli. Sözcü gazetesi bütün bu olaylarda FETÖ’nün yanında, onun çizgisindedir.
Sözcü şaşkınlık ve panik içinde ısrarla Erdoğan, Gül, o dönemin bakanları, milletvekilleri, belediye başkanları ve benim için “asıl FETÖ’cüler” demeyi sürdürüyor. Ama bizler ihaneti gördükten sonra, 25 Aralık 2013’ten sonra bu ihanet örgütü ile mücadele ediyoruz.
Pekiyi FETÖ’nün ihaneti ortaya çıktıktan sonra Sözcü ne yapıyor?
Yer darlığından tek bir örnek vereyim:
29 Ekim 2015’te, Cumhuriyet’in 92. yıldönümünde ve 15 Temmuz darbe girişiminden 9 ay önce, Emin Çölaşan’ın Sözcü’deki yazısının başlığı; “Şimdi cemaati savunma zamanı”… Şunları yazıyor:
“Burada açıkça söylüyorum... Bugüne kadar hakkında nice yazılar yazıp mahkemelik olduğum Fethullah ekibinin, başka bir deyişle cemaatin, terörle ilgisi olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Şimdi piyasaya adına FETÖ dedikleri en son terör örgütünü sürdüler (Fethullahçı terör örgütü).
Cemaati yok etmek amacıyla, durduk yerde, aslı astarı olmayan yeni bir dandik örgüt yarattılar. Hiç kimse bu sözde terör örgütünün hangi silahlı eylemi gerçekleştirdiğini bilmiyor! Devlet belgelerinde, savcılık iddianamelerinde ve mahkeme kararlarında böyle bir bilgi ve belge yer almıyor. Taktik çok ilginç! Hükümete karşı olanları terör örgütü ilan edeceksin!
“Ne günlere kaldık!.. Apo’nun uzantısı olan HDP’den nefret ederdik. Şimdi AKP’nin elinden iktidarı söküp alma görevi adeta onlara verildi ve biz HDP’nin yüzde 10 barajını aşmasını dilemeye başladık!”
Daha onlarca örnek ile Sözcü’nün FETÖ algı operasyonlarına alet olduğunu, Fuat Avni hesabından yürütülen operasyonları manşetlerine taşıdığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, bulmaca üzerinden (1 Ocak 2016) “ÖLRECEP” dediğini, en son 15 Temmuz darbe girişimi günü öğleden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bulunduğu yeri haberleştirdiğini hatırlatabilirim.
Sözcü, bu ülkede kin ve nefret tohumları ekenlerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığı yapanların, AK Parti’yi hazmedemeyenlerin sözcüsüdür.