Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörü Phillip Cocu; “Geriye, yana, kaleciye pas atma” diye yoğunlaşan genel bir stratejinin sahibi... Maçın türü ve önemi ne olursa olsun; bu üç temel ilkeden sapılmaması gerektiğini önemsiyor.
Bizim futbolumuzun da en hastalıklı yönü, zaten “Geriye, yana, kaleciye atılan paslardan” mikrop kapması... Türk futbolunda yerli/yabancı dahil; neredeyse tüm futbolcular “Araya, derinlemesine atılan stratejik pas” geleneğinden yoksun durumda... Sıkıntı buradan başlıyor.
Türkiye Süper Ligi; sorumluluk ve risk almayı gerektiren kritik anlarda, işin kolayını seçenlerin ligidir. Geriye, yana, kaleciye pas verdin mi; o andaki sorumluluktan yırtarsın. Zaten maksat pas vermek değildir. Ver-Kurtul düşüncesi hakimdir.
Bizde niye pozisyon sayısı azdır, niye oyun temposu düşüktür? Korkak, eyyamcı, özgüvensiz ve hatta beceriksiz futbolcuların, yüksek oranlı varlıklarıdır.
Bir düşünün bakalım... Geçmişte F.Bahçeli Alex de Souza gibi; araya, derinlemesine, stratejik, akıl ve hedef dolu pas atan kaç futbolcu adı sayarsınız. Alex kalitesinde zaten yok da; onun çeyreği olabilecek kıvamda olanı da zor çıkar. Sorun burada!
***
Seyirci baskısı... Medya baskısı... Yönetici baskısı... Hoca baskısı... Yerine/hedefine/açısına ulaşamamış kritik paslardan kaçınmayı ve korkmayı, kurtuluş yolu olarak seçtiriyor. En iyisi ver-kurtul, başkası düşünsün!
Phillip Cocu’nun, aslında futbolun temel kuralı olması gereken bir konuyu, sanki yeniden öğretir gibi ilke edinmesi; özellikle bizim ligimizin tüm futbolcularına şart... Bu sadece Fenerbahçe’nin sorunu değil, Türkiye’nin sorunu!
***
Temposuz, yan ve geri paslı, kendisi hataya zorlayan değil; rakibin durduk yerde hata yapmasını bekleyen bedavacı, zaman öldürücü, oyunun iki devresinden birini oynamadan atlatmaya çalışan tembel bir anlayışımız var. Bundan mutlaka sıyrılmalı, kurtulmalı, terketmeliyiz.