Dünden kalanı tamamlayalım, Bilecik, Eskişehir ve Kütahya'daki referandum turu izlenimlerimize devam edelim.
Dün CHP'nin takiye taktiğiyle sahaya indiğini anlatmıştık. Star'ın manşetinde de bu konu vardı. Başörtülü olduğu için saldırıya uğrayan geç kıza ziyaretten, "Erdoğan'la sorunumuz yok"a varan bir dizi taktikle 'evet'çileri 'hayır'a ikna etmeye yönelik bir kampanya yürütüyorlar.
Kendilerini alkışlayan "mutsuz muhafazakar" bulmaları da muhtemel.
Zaten bir mal piyasaya çıkıyorsa en azından bir iki dükkana girebilmeyi garanti etmiş olmalı, öyle değil mi? Lakin o dükkanların müşteri potansiyelini de iyi hesaplamak lazım. Sinek avlayan dükkanlarda satışa çıkan bir mal rafta ömrünü tamamlamaya mahkumdur.
CHP'nin takiyesi de bu hesap.
Bundan daha önemli bir şey var fakat, ortalıkta dolaşan sakallı FETÖ'cüler...
FETÖ'cüler 17-25 Aralık'tan bu yana "turpun büyüğü" diyerek kendileri için kurtuluş, Türkiye için felaket olacak daha büyük bir operasyon için beklediler. Haşhaşi müritlerin umutsuzluğa kapılmaması ve dağılmaması için "Güzel şeyler olacak, güzel şeyler" nakaratını tekrarlayıp durdular.
15 Temmuz'da anladık; meğer darbe bekliyorlarmış.
40 yıldır TSK içine sızmış FETÖ'cüler o gece TBMM'yi bombaladı, halkın üzerine kurşun yağdırdı, Cumhurbaşkanı'na suikast timi gönderdi.
Örgütün önemli bölümü yargı önüne çıkmaya başladı. Devletin içindekiler de iyi kötü temizleniyor. Kaçanlar ise bulundukları ülkelerde Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.
Bir de sakallı FETÖ'cüler var. Aramızda dolaşıyor, ayar bozmaya, provokasyon yapmaya çalışıyorlar.Baksan, kendi halinde bir esnaf sanırsın. Ama samimi kaygılarla konuşan amcaların nurundan eser yok yüzlerinde. AK Partiliyim diye söze başlıyorlar, sonra da "ama" deyip FETÖ'nün üç yıldır CHP eliyle ya da doğrudan dolaşıma soktuğu yalanları tekrarlıyorlar.
İçimizdeki FETÖ'cülerin yeni kamuflajı da bu.
Başörtüsü yasaklanınca başörtüsünü çıkarttıran, sakala tepki varken asla sakal bırakmayan FETÖ'cüler sakallarıyla aramızda dolaşıyor.
CHP'nin takiye taktiğiyle sarıldığı argümanları tekrar ediyorlar. "Erdoğan'ı sevdiğimiz için hayır demeliyiz" diyorlar.
15 Temmuz'da başaramadılar. Son umutları referandum.Tıpkı PKK gibi 'evet'in FETÖ'nün üzerine beton dökmek anlamına geldiğini çok iyi biliyorlar. Bu yüzden hayır için çalışıyorlar. Kuzu postuna bürünmüş kurt olarak, Anadolu insanının kılığına bürünerek aramızda dolaşıyorlar.
İş dünyası çoktan 'evet' dedi
Referandum provokatörü bir iki kişiyi saymazsak Bilecik, Eskişehir ve Kütahya'da halkın ilgisi, tepkisi son derece olumluydu. İnsanlar, başkalarına da anlatmak için samimi bir gayretle değişikliğin neler getireceğini anlamaya çalışıyor. Televizyonlardaki kavga dövüşten bıkmışlar. 2007'deki 'evet' skorunu yakalama sözü veriyorlar.
İş dünyası kararını çok daha erken vermiş. Kütahya'nın en büyük iş vereni ve alanında Türkiye'nin bir numarası olan Gürallar 'evet' için açık destek veriyor. İş dünyası 'evet'in demokrasimiz kadar ekonomik büyüme ve refahı da artıracağının farkında.
Tek parti hükümetleri döneminde yapılan kalkınma hamlelerinin darbe ve koalisyon dönemleriyle geriye gittiğini çok iyi biliyorlar. Bürokrasinin önlerinde nasıl büyük engeller çıkardığını da. Çok önemli projeler, kırtasiye bürokrasisi sürecinde telafisi imkansız ekonomik zarara yol açabiliyor; istihdam yaratacak yatırımlar, bürokrasi içindeki çekişmeler sebebiyle akim kalabiliyor.
Hülasa, hükümetteki çift başlılığın ne büyük bela olduğunu en iyi iş dünyası anlıyor. "Şimdi istikrar yok mu, daha ne istiyorsunuz?" sorusunu sormuyorlar bile. Çünkü biliyorlar, sistem değişikliği asıl Erdoğan sonrası için elzem.
14 yılın kazanımlarını kaybetmemek ve üzerine koyabilmek için doğrudan millet hükümeti sistemine geçmek zorundayız.