Trabzonspor, gece rüyasında ilk golü atacağını görmüş gibi; bir an evvel gerçekleşmesi için düdükle birlikte atağa geçti. O kadar ki, daha 26’ıncı saniyede Rodellega ile, yıldırım hızıyla pozisyon buldu. Aynı futbolcu az sonra bir daha denedi, gene olmadı.
Trabzonspor o denli istekli, coşkulu ve ardı ardına geliyordu ki; bunca çabanın karşılıksız kalmayacağı aşikardı. Nitekim Abdülkadir Ömür, defans arkasına top atmak için aşırtma ve yumuşak bir orta çıkardı, Yusuf gelişine plaseledi; tabela 1-0’ı gösterdi.
Aslında F.Bahçe bu baskıdan yılmış gibi görünmüyordu... Aksine onlar da istekli, çalışkan ve karşı baskı kurmaya hevesliydi. Ancak ne var ki; enerjisini koordine etmede zaaf yaşıyordu. Trabzon savunmasından dönen toplar, genellikle onların ayağına denk gelmesine rağmen; iyi bir fırsat avcısı olamadı. Koca devreyi, sadece Soldado’nun heyecan yaratan şutuyla tamamladı.
F.Bahçe’nin ilk devrede 3 şut atmasına karşılık, Trabzon’un 9 şut çekmesi; zaten tabelada neden geri olduklarını anlatıyor.
***
İkinci yarıda ne oldu derseniz, Trabzonspor çaktırmadan “Bir gol olsun bizim olsun” kıvamında kalmayı seçti. Ara sıra başını çıkardı ama, genel stratejisi “Fazla açılma” tedbiri üstüneydi. Bu da F.Bahçe’ye, daha rahat ve daha fazla sokulma fırsatları verdi. Fakat sarı-lacivertli futbolcular, bir türlü “Yetenek aşımı” yapamıyor. Hep kendi dar sınırlarında kalıyorlar.
Gelişime ve yaratıcılığa en açık futbolcusu Valbuena oyuna girdi, anında şutu direkten döndü. Takıma tuz ruhu değil, devrimci ruhu geldi. Bariz gol şansından kırmızı kartla bir kişi eksik kalsa da, etkisini sürdürdü. İnadının karşılığını nihayet aldı.