Prof.Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun, yaptığı tespit bize bir kez daha çok net bir şey gösterdi.. Bazı adamlar, kendi fanusları içinde sıkışıp kalmış, dışarıdan bîhaber yaşamaya devam ediyor. “Ne çıkıyorsa bu İmam Hatiplerden çıkıyor” diyen Kemalist de, “Üniversite dediğiniz şey bulunduğu yöreyi kalkındırmaz etrafı fuhuş yuvası olmuş” diyen İslamcı da aynı dar pencereden bakıyor.. İkisinin ortası yok.. Bu tip adamlar etraflarında sürekli benzer fikirleri onaylayan eden kişiler olduğundan, sözün şehvetine kapılıp sözlerini bir panelde ya da televizyon programında da tekrarlamakta da sakınca görmüyorlar.. Fanus önemli..
*** Şimdi Sayın Sofuoğlu ve onun haksızlığa uğradığına inan bir kitle, “..Demeyin Allah aşkına şöyle şeyler…” dediğimiz için lince başladı.. Ekip çok tanıdık.. Israrla diyorlar ki; “… Hoca’nın ne dediğini dinlemeden eleştiriyorsunuz..” Peki gelin bakalım ne demiş;
*** Ebubekir Sofuoğlu: Üniversite şehirleri geliştiriyormuş da, falan da filan da... Yalan! Böyle bir şey yok. Üniversitelerin şehirleri geliştirdiğinin göstergesi ne olur? Laboratuvarlar artar. Kütüphaneler artar. Araştırma merkezleri, efendim araştırma enstitüleri artar. Gidin bakın üniversitelere. Bütün Türkiye'de üniversitelerin yerleştiği yerler Nişantaşı'na döndü. Serdivan-Sakarya gelsin baksınlar.
Hüsamettin Aslan: Hocam üniversitelerin o yapıların gelişmesinde filan ama o kadar...
Ebubekir Sofuoğlu Yapılar ama... Sayın Cumhurbaşkanımız da vurguladı. Neredeyse fuhuş evleri. Hüsamettin Aslan: Yok Hocam yapmayın...
Ebubekir Sofuoğlu Tabi canım, gördüğüm var.
Ebubekir Sofuoğlu Gördüğüm var, gördüğüm var.
*** Ben tabi “Hoca”nın (kendi tabiriyle) bir “Fuhuş Evi”ni, nasıl ve hangi şartlarda gördüğünü bilmiyorum.. 46 yaşındayım. Ben daha görmedim.
*** Hoca’nın yapması gereken şey çok basit aslında.. Neyi eleştirdiğini çok çok iyi anlıyor ve buna önemli ölçüde destek de veriyorum. Ama Bunu ifade etmeyi beceremediğini de kendisinin kabul etmesi lazım..
*** İşin “Fuhuş Evi” tarafını bir kenara bırakıyorum. Ama üniversitelerin bulundukları çevreye kalkınma ve gelişme sağlamadığı tespitinin rasyonel bir veriye dayanmadığını söyleyebilirim.. ‘Hoca’nın işkembe-i kübradan yaptığı ‘tespit’e karşılık Sakarya Üniversitesi rektörlüğünden gelen açıklamada aynen şöyle deniyor: “… Sakarya Üniversitesi; başta siber güvenlik, enerji depolama, savunma sanayi malzemeleri, elektrikli araçlar, Ortadoğu çalışmaları, İslam ekonomisi ve finansı, Osmanlı araştırmaları olmak üzere, birçok araştırma ve ortaya koyduğu ürünle ülkemize hizmet eden saygın bir eğitim kurumudur. Öğrencilerimiz de yaptıkları etkinliklerle Sakarya’nın sosyal ve kültürel ortamına önemli derecede katkıda bulunmaktadır. Şehir de öğrencilerimize azami derecede destek vermektedir….” Yani bizim iki gündür tartıştığımız ‘fuhuş evi’ meselesini haydi bir yere kadar çözsek de, üniversitelerin bulundukları kentlere katkı sağlamaktan uzak oldukları iddiası kelimenin tam anlamıyla yanlış..
*** Bir de bu ısrar nedir Allah aşkına.. Dreyfus göndermeleri falan.. Ya hu dil bu. Bazen çok iyi niyetle başladığımız konuşmanın içinde ağzımızdan kaçan bir söz, bütün sunumu berbat edebiliyor. Geri al, düzelt kardeşim.. “Ben size gününüzü göstereceğim” türü bir meydan okumaya ne gerek var.. Bakın şimdi hoca kendisine destek veren bir Hanımefendi için, “… cesur bir Anadolu- Osmanlı kadını…” demiş.. Peki sözünüzden alınganlık gösteren, kızı üniversitede okuyan kadınlar “ne kadını?” bu mantığa göre…
*** Son söz.. İstediğiniz sözü istediğiniz şekilde söyleyin.. Sizi tutan yok. Fakat sözünüze ağırlık katmak için başına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismini iliştirmekten vazgeçin artık.. Ne zaman iyi bir şey olsa.. Sevincimizi yaşayamadan saçmalık deryasının içine düşüyoruz.. Bir kaç böyle isim var. Herkesin çok çok iyi bildiği.. Erdoğan’ı zor duruma sokacak bir şey mutlaka yumurtluyorlar ve bunu da hepimizin zaaflarını kullanarak yapıyorlar.. Sanki onlara itiraz ettiğimizde (hâşâ huzurdan) ayetleri reddetmişiz algısı oluşturup linç ettiriyorlar. Bir salın bizi n’olursunuz ya..