Kargadan başka kuş tanımam derler ya, ben de Sorloth’dan başka transfer tanımam... 1.95’ilk boyu ve daha 23’lük yaşıyla; Türkiye liginin tozunu atacak bir adam var karşımızda... Norveçli iki maçta iki golle, resmen şov yaptı. Trabzon tur atladıysa, onun sayesinde demek abartı olmaz.
Süper ligimizdeki tüm takımların, bu adamdan çok çekeceği var. Haberiniz olsun!
***
Tamam, tur müjdesini önce Sorloth’dan aldık ama; Abdülkadir’in önce kafa sonra da ayak şutunu mucizevi şekilde kurtaran Slavya Prag takımı kalecisi, turun daha 24’üncü dakikasında tamamen bitmesini önledi.
Trabzon tempolu oynadı ama, kritik olacağı anlaşılan pozisyonlarda daha da vites yükseltmeyi beceremedi. Hatta ağır kaldığı ve bu yüzden kaptırdığı toplar, tehlikeli şekilde geri döndü. Neyse ki Prag; bu anlarda tehditkar olsa da, becerikli değildi.
***
Çünkü Trabzonspor; savunmadayken (Yani top rakipteyken), uyguladığı pres sırasında, üçlü saç ayağı oluşturma düzeninde iyi yer tuttu. Hem aradan kaçışlara hem de yapılmak istenen etkili pas ya da ortalara pek izin vermedi. Olanları da onlar kullanamadı.
İlk devre, Trabzonspor’u zora/açmaza/tehlikeye sokacak herhangi bir travmaya uğratmadan bitti. İşler iyi gidiyordu.
Ama ikinci yarı başladığında, bordo-mavililerin skor güvenliğine doğru kaydığını gördük. Çek takımı, zaten mecburen yüklenmek durumundaydı.
Trabzon ihtiyatlı davranmakla, onların cesaretini daha da kamçılar hale geldi. Sadece Abdülkdir’in deli-fişek dalışlarına kalmıştık. Sorloth da sessizleşmişti.
Bu nedenlerle, yediğimiz gol sürpriz değildi. Kaşındık diyebiliriz. Novak'ın golü ise maça noktayı koydu. Görüldü ki; skora güvenmek, aslında skor tehlikesi oluşturuyor. Bildiğini oynamak en iyisi...