Geçen günkü yazımda eskiden ‘masa başı siyaset’ denildiğinde olumsuz bir çağrışım oluştuğunu belirtmiştim.
Gerçekten de ‘masa başı’lık tabiri, siyaset ve gazetecilik gibi işlerde bir yüzeysellik, kurgusallık, halktan ve halkın gerçekliğinden kopukluk anlamları taşır.
Küresel salgın döneminde e-hayat, evden sürdürülen işler bağlamında e-siyaset de kaçınılmaz bir durum oluşturdu. Yeni normallerle süreç yeniden canlansa da karantina döneminin bir kısım uygulamaları ve alışkanlıkları bir süre daha devam edecek görünüyor.
Tele-konferansla yapılan toplantılar, zoom’la yapılan görüşmeler, whatsapp üzerinden yapılan haberleşmeler vs yeni bir zemin oluşturmuş durumda ve kazanılan bu kabiliyetlerin siyasette aktif kullanıma devam etmesi pekâlâ mümkün…
Teşkilat çalışmalarının iletişim teknolojileri üzerinden yapılması siyasetin yeni normalleri açısından yeni bir imkândır.
Zaman ve mekân boyutlarını geliştiren bu yöntemlerle tecrübe ve fikir paylaşımı yapmak, meseleleri tartışmak, çok uzak noktalardaki kişileri bir sürecin parçası haline getirmek mümkün.
Teşkilatlara yönelik interaktif eğitim çalışmaları yapabilmek büyük bir kolaylık.
E-siyasetin temasa dayanan yüz yüze siyaset, halkla hemhal olmak, duygu paylaşımı yapmak açısından yetersizliği muhakkak. Teknolojik imkânları olmayan insanların bu halkanın dışında kalması büyük bir eksiklik…
Ama meselenin olumlu yönü e-siyasetin doğru kullanılmasıyla ‘katılımcılık’, ‘çoğulculuk’, ‘istişare’ gibi demokratik siyasetin olmazsa olmaz boyutları güç kazanabilir.
Teşkilat mensuplarının yönetim kademesiyle birebir ve geniş katılımla görüşme halkasına katılarak görüş belirtebilmesi önemli bir kazanım.
Düşünün; AK Parti’nin 10 milyonu aşkın üyesi, 2.2 milyon civarında teşkilat mensubu var. Bu kadar büyük bir kitleyle mesajlaşmak, internet üzerinden interaktif fikir alışverişinde bulunabilmek, telekonferans yöntemiyle farklı tecrübe paylaşımları yapabilmek dinamik bir teşkilat yapısı ortaya çıkarır. Mesele dinamik bir ilişki geliştiren teşkilatların halkla dinamik ilişki kurmasına kalıyor.
Elektronik ortamda iletişimin veya sosyal medya üzerinden bilgilenmenin belli bir yüzeysellik ve sığlık taşıdığını; sosyal âlemin batın yerine zahir, öz yerine şekil, derun yerine satıh, siret yerine suret üzerine yoğunlaştığını biliyoruz.
Ama aynı zamanda bir genel kültür oluşturabildiğini ve doğru kullanılırsa eğitici-bilgilendirici karakterinin öne çıkarılabileceğini de biliyoruz.
Gazete ve kitap okuma kültürü gelişmeyen ama bu zeminleri takip eden insanların eğitici videolar, görseller, tablolar sayesinde bilgi aşılaması da yapılabiliyor.
Sanal medya her ne kadar enformatik cehalet eksenli olsa da, siyasetin iletişim teknolojileri üzerinden siyasi bilgilendirme-yönlendirme, tutum ve davranış oluşturma kabiliyetini geliştirmesi küçümsenmemeli.
Sosyal medyada yalan haberlerin çok hızlı dolaşıma sokulması ne kadar mümkünse, doğru haberlerin hemen karşısına çıkarılması ve zehire karşı panzehirin sunulması da mümkün.
Yeni normalin olmazsa olmazı olan maske ve mesafe de siyasete yeni normaller kazandıracak.
Tokalaşmanın ve kucaklaşmanın geri plana düşeceği, esnaf ve çat kapı ziyaretlerinin mahiyet değiştireceği yeni dönemde duygu aktarımının da yeni yollarının bulunması gerekiyor.
Maske, bütün yüzleri anonimleştiren bir etki yapıyor. Esnaf ziyareti yapan kişilerin kim olduğu, hangi makamı ve statüyü taşıdığı anlaşılmıyor.
Bu bir yönüyle eşitlik sağlayan bir durum ama yüz yüze iletişimde göz göze bakmak, ses tonu, mimikler büyük önem taşır.
Siyasetçi için ‘yüz’ ve tanınmak çok önemlidir. Tüm bunlar yeni normallerde yeni boyutlar kazanacaktır.
Velhasıl siyasetin yeni normalleri bir kısım handikaplar ve eksikliklerle malul olduğu kadar yeni imkânlar ve fırsatlar da ortaya çıkarıyor.