Kimileri bazı CHP’lilerin darbe imalarına yönelik yapılan eleştirileri abartılı buluyorlar; gereksiz bir tepki, gündem değiştirmeye yönelik bir çaba, halkın duygularıyla oynayan bir ajitasyon olarak görüyorlar…
Bu meyanda Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın “Bizim Allah’a can borcumuzdan, milletimize hizmet borcumuzdan başka kimseye eyvallahımız yoktur” şeklindeki sözlerini eleştirenler de var.
Ama devam eden kimi açıklamalardan gördük ki, Erdoğan’a Menderes’in kaderini hatırlatan zihniyet tam da bunu kastediyor ve Erdoğan’ın sözleri asla bir demagoji falan değil.
On yılda bir darbe/muhtıra travması yaşayan, 15 Temmuz’da hain bir kalkışmayla evlatlarını şehit veren bir millete hala darbe tehditleri savurmak milletin duygularıyla ve hassasiyetleriyle oynamaktır.
Darbeci çıkışlar büyük hukuksuzluk olduğu gibi, büyük bir saygısızlıktır aynı zamanda…
Bu imalar, açık ve gizli tehditler, doğrudan veya dolaylı saldırılar demokratik hukuk devletine, milli iradeye, meşru hükümete saygısızlık olduğu gibi, demokrasiye, hukuka ve milletin iradesine bağlı olan Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı da bühtanda bulunmaktır.
Milletimizin bu tür çıkışlara karşı sergilediği demokratik tavır alerjik bir karşılık, duygusal bir refleks değil ne yaptığı ve yapacağını bilen bir sağlam iradenin tezahürüdür.
Bu, ihanete karşı vatanseverlik iradesidir.
Bu, alçaklığa karşı erdemlilik göstergesidir.
Bu, satılmışlığa karşı milli namusun yansımasıdır.
Bu, kuşatma ve işgale karşı bağımsızlık ve özgürlüğün nişanesidir.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın sözlerinde abartı arayanlar Türk siyaset tarihini okumadıkları gibi, yakın dönemi de yaşamadılar herhalde…
AK Parti iktidarı ve Erdoğan darbeci-vesayetçi odakların her türlü saldırısına maruz kaldı. Suikast girişimlerinden sokak isyanlarına, hukuk darbelerinden e-bildirilere, parti kapatma çabalarından darbe kalkışmalarına kadar her yolla Erdoğan’ı devirmeye çalıştılar.
Bu zihniyeti taşıyan iç ve dış mihrakların rahat durmadıklarını da belli aralıklarla görüyoruz, anlıyoruz.
Türkiye’de siyaset yapmak her zaman bedel ödemeyi, yardan ve serden geçmeyi, canını ortaya koymayı gerektirmiştir.
Her ülkede siyaset risk almayı, cesur olmayı, bedel ödemeyi gerektirir. Ama Türkiye’de bu durum zirve noktasındadır. Hayatını Hak yola, millete hizmet davasına koymadan siyasete atılmak mümkün değildir.
Bu yüzden siyaset yapmak hobi işi değil hayat-memat meselesidir.
Asılan, suikasta uğrayan, hapsedilen, sürülen siyasetçi örneklerinin olduğu bir ülkede ‘can borcundan’ bahsetmek hiç abartı değildir.
Siyaset gömleği giymek idam gömleği giymek gibi görülmüştür çünkü siyaset kelimesi bir dönem idam/ölüm cezası anlamında kullanılmıştır. İdam meydanına siyasetgâh denilirken Topkapı sarayındaki Siyaset Çeşmesi, Cellat Çeşmesi olarak nitelendirilmiştir.
Menderes gibi, Özal gibi, Erbakan ve Erdoğan gibi milletin büyük sevgisine nail olan devlet-siyaset adamları kefenini giyerek siyasete atılmışlar, yani hak yolda şehadete yürümeyi, ülkenin ve milletin selameti için bedel ödemeyi göze alarak yola çıkmışlardır.
15 Temmuz’daki milli destan, Türk milletinin bu yolda liderlerini yalnız bırakmayacağını ve her şeyi göze alacağını göstermiştir.
Kendisi için siyasi bedel ödemekten çekinmeyen liderleri millet de bedel ödeme pahasına yalnız bırakmamaktadır. 15 Temmuz şehitleri ve gazileri, meydanları dolduran adsız kahramanları bunun en güzel örneğidir.