Siyasal şizofreni siyasi gerçeklik duygusunu kaybedip hayal aleminde yaşamak ve yeni algı durumunun ürettiği hayali, sanal, sanrısal gerçekliği baz alarak siyaset yapmaktır.
Şizofreni eleştirilecek bir durum olmaktan öte bir rahatsızlıktır ama siyasi şizofreni siyasetçilerin bile bile kendilerini kandırmalarıdır ve eleştiriyi hak eder. Kendisinin toplumsal gerçeklikten koptuğunu fark etmeyen siyasetçinin rakibini ve ona oy verenleri yoldan çıkmış görmesi şizofrenik bir hal üretir ve siyasi şizofrenler büyük bir kızgınlık ve takıntı halinde kendilerini değil başkalarını suçlarlar.
24 Haziran seçimlerinin öncesinde, gecesinde ve sonrasında yaşanan kimi olaylar ve değerlendirmeler bir kısım siyasetçinin ve destekçilerinin nasıl bir hayal âleminde yaşadıklarını, siyasi gerçeklikten ne kadar koptuklarını gözler önüne seriyor.
Seçimi kazandıklarını duyuranlardan, ikinci tur anonsu yapanlara, İnce’nin kaçırıldığını veya seçim hileleri olduğunu söyleyenlere kadar o kadar çok yalan piyasaya sürüldü ve o kadar eğitimli insan bunlara inandı ki akıl sır ermiyor.
Hayali senaryolarla amel edenler mi dersiniz, kendi uydurup kendi inananlar mı?
Adeta alternatif bir evren ve alternatif bir gerçeklik üretilmiş ve bu evrenin hayali senaryoları ciddi bir akıl tutulmasına yol açmış.
Siyasal şizofreniye tutulanlar kendi hallerinin tuhaflığını görmez, başkalarında tuhaflık olduğunu sanırlar ve hakikati görmediğini düşündükleri insanları aşağılamaktan geri durmazlar.
Kendilerince AK Parti’ye yükledikleri gerçekliğin anlaşılmamasından dolayı herkesi delirmiş gibi gören, herkesi suçlayan, herkesin kafayı yediğini düşünen bir halet-i ruhiye bu…
‘Nasıl anlamazsınız, nasıl görmezsiniz, nasıl desteklersiniz’ türü bir tepkisellik psikolojik bunalımı artırıyor.
Eskiden irtica tehlikesini nasıl görmezsiniz diyorlardı, şimdi “diktatör olduğunu nasıl anlamazsınız” diyorlar. Ve hep kızıyorlar.
FETÖ’cüler kendi ürettiği tape ve kumpas malzemelerini piyasaya sürünce insanların aldırış etmemesi üzerine ‘nasıl inanmazsınız’ diye kızgınlık nöbeti geçiriyorlardı. Yalan ve hile konusunda uzman olan FETÖ’nün klasik CHP seçmeninin korku ve hezeyanlarına kattıkları yalanlar ve yükledikleri nefret/kızgınlık bagajı tabloyu daha vahim hale getiriyor.
Toplumsal gerçeklikten kopanların siyasi şizofreniye sürüklenmeleri kaçınılmaz oluyor.
‘Göbeğini kaşıyan adam’dan ‘cahil cühela’ya, ‘bidon kafalı’dan ‘bunlar her şeye müstehak’a kadar Ak Parti seçmenine yönelik aşağılayıcı ve alaycı ifadeler şekil değiştirerek ama kin ve nefret derecesi artarak devam ediyor.
Sadece siyaset üzerinden, siyasi tercih ve seçimleri üzerinden insanları okuyan, AK Partili bir seçmen gördüğünde onun tüm başka özelliklerini yadsıyarak öfkesinin objesi haline getiren insanlar türüyor.
AK Partili seçmeni arkadaş, komşu, akraba, insan gibi görmeyip kafasında ‘düşman’ gibi kodlama, insani özelliklerinden yalıtarak algılama… Bu çok vahim ve yapanın psikolojisini yıpratan, tüm ilişkilerini havaya uçuran bir tavır…
Seçim gecesi CHP’li bir kitle sanal âlemde üretilen yalanların o kadar kolay peşine takıldı ki sanki kitlesel bir hipnotizma vardı. Kitlesel hipnotizma gibi kitlesel çılgınlık hali yeni bir durum… Koca koca insanlar hem de gruplar halinde bir yalanın peşinde koşup kendi kendilerini dolduruşa getirebiliyorlar.
Hatta seçimde hile yapılıyor yalanını o kadar dolaşıma soktular ki, Kılıçdaroğlu seçim gecesi hakikati ve yadsınamaz gerçekliği görünce ‘seçimde değil demokraside hile var’ gibi absürt bir laf ederek durumdan kurtulmaya çalıştı.
Sürekli algı operasyonlarıyla siyaset yapmaya çalışanların algı bozukluğu yaşaması kaçınılmaz bir durumdur.
Siyasal şizofreninin ilacı toplumu tanımak, kendini bilmek ve gerçeklikle kavga etmemektir.