Ekim 2016’dan beri gündemde olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hakkında -elitist Kemalistlerin söylemiyle- “dağdaki çoban” detaylı bilgi sahibiyken CHP Genel Başkanı’nın 18 maddenin kaba içeriğine dahi hakim olmadığı çıkıverdi ortaya.
Kılıçdaroğlu Anayasa Komisyonunda 9 gün 105 saat görüşülen, Meclis Genel Kurulu’nda sabahlara kadar tartışılarak oylanan yeni hükümet sisteminde başbakanlık makamı olmadığını, yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanının hükümeti kuracağını bilmiyordu. Bilmeden “hayır” diyordu.
Tuhaf olan şu ki, bu büyük gafa şaşıran olmadı!
Tokat’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi paneline gitmek için havaalanında beklerken sosyal medyada şöyle bir dolaştım. Millete epey eğlence çıkmış. Halkımız Kemal Beyin gaflarla dolu siciline Kemal Sunal muamelesi çekmeye başlamış.
Kemal Bey'in mazisi
Kılıçdaroğlu’nun İstanbul belediye başkanlığına aday olup da partisi tarafından sarı çizmeleri çamurlansın diye nerede tarla varsa oraya sürüldüğü ve Kağıthane’ye Kağıttepe dediği günlerden başlayan pek renkli bir mazi bu.
Zaten 40 kuruş olan halk ekmeğini 40 kuruşa indireceğini vaat etmesindenyürüyen merdivene ters binmesine, kendisine oy atmayı başaramamasından Şili’den transfer ettiği reklamcının CHP’ye medya önünde “neyi savunduğunuz belli değil” demesine, fikri ve siyasi çarklarından her biri birbirinden keyifli gaflarına kadar tam bir komiklikler korteji…
Son 15-20 gündür CHP, taktik değişim içinde. Genetik kodlarına aykırı davranıyor.
Önce, aylarca sert muhalefet etti. Kan akacak, iç savaş çıkacak, ülke bölünecek gibi laflar etti. Sözünün şiddetini Meclis’te burun kırıp bacak ısırarak gösterdi. Türkiye’yi, Büyük Millet Meclisi’nden uzlaşmayla çıkan anayasa değişikliğini mahkemede bozdurmakla tehdit etti.
Sonra?
Sonrası püf... Vazgeçti…
Kemalist, ulu-solcu çevreleri ve Cumhuriyet gazetesini kızdırma pahasına, sokma bir akılla Hürriyet gazetesinin yerleşik ve devşirme yazarlarını mutlu eden bir söylemi seçti.
CHP, HDP'nin yerini aldı
Hatırlanacağı üzere Doğan Medya’nın taraflı olmayan isimleri 7 Haziran öncesinde de HDP söylemine ve Demirtaş esprilerine bayılırdı.PKK’nın kanlı, FETÖ’nün sofistike saldırılarını perdelemekte de pek mahirdiler.
Bunca şehitten ve yıkımdan sonra PKK ve FETÖ karartması terk edildi mecburen. Karargâh’tan gelecek yeni haberlere manşetler bağlanıyor şimdilerde; aynı amaca matuf olarak yumuşak CHP alkışlanıyor.
PKK’nın hendek kazıp içini patlayıcılarla doldurduğu ve özerklik ilanlarını yazmaya başladığı bir dönemde HDP’yi nasıl barışın ve demokrasinin tek kalesi olarak göstermeye ahdettilerse şimdi de CHP’nin yapay siyasetini büyüterek, varlığını “hayır”a bağlayan terör örgütlerinin, vesayetçilerin ve Türkiye düşmanlarının emellerine aracılık etmekteler.
Teröristlerin hamisi
Önemli olan, CHP’nin bu cephede hizalanan yapılarla ilişkisinin ne olduğu, ne olmadığıdır.
CHP, meşru hayır seçeneği için siyaset yaparken neden hayırcı terör örgütleriyle arasına keskin bir çizgi çekmediğini;
Neden kendi hedefini onların beklenti alanlarından uzak tutmadığını;
CHP vekillerinin neden her türlü melanetin içinden çıkmış PKK, FETÖ, DHKPC’lilerin savunuculuğunu yaptığını; Şafak Pavey, Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu gibi isimlerin mesela PKK temsilciliği ve Alman ajanlığından tutuklu Deniz Yücel’e ne borçlu olduğunu bir açıklasın.
Kemal Bey terör örgütlerinin kanlı ellerini hayır diyecek vatandaşların oylarından uzaklaştıracak herhangi bir tutum almadığı sürece bu sorulara ve kuşkulara muhatap olacaktır.
Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi terör örgütlerinin ve vesayetçi yapıların bu defa da CHP’nin arkasına mevzilendiğini ve Hayır’ın omzuna yaslanarak Türkiye’ye ateş ettiğini görmek ve gereğini yapmak zorundadır.