Aylardır gidip geldiğiniz yolda bir süredir garip bir şekilde trafik sıkışıklığı olduğunu fark ettiniz mi? Hep kullandığınız sapağın bir sabah lüzumsuz yere bakım/onarım gibi sebeplerle kapandığını, bu yüzden yolunuzu uzatmanız gerektiğini mesela.‘2 dakikada bir’ geçmesi gereken trenin, metronun, tramvayın hiç sebep yokken geç geldiğini. Metrobüste/otobüste hep de pik saatlerde bir sorun çıktığını, zaten binmenin zor olduğu durakların bir süredir eziyete dönüştüğünü görüyor musunuz peki? Haberlerde izlediğiniz bir sapığın serbest bırakıldığını masum bir çocuğun gereksiz yere hapis yattığını fark ettiniz mi? Hiç olmayacak yerde trafik cezası yediniz mi son günlerde? Bir kamu dairesinde anlamadığınız bir şekilde uzun süren kuyruklara denk geldiniz mi? Listeyi uzatabilirim. Tüm bunlar ve daha fazlası hiç şüpheniz olmasın ki seçim ayarlı operasyonlar. Bana paranoyak diyebilirsiniz. Ama bu, gerçeği değiştirmeyecek. Nirvana’nın Nevermind albümünde çok sevdiğim bir şarkı vardı. Orada derdi ki; ‘paranoyak olman izlenmediğin anlamına gelmez’. Bu sabah kapalı olan yolun kenarında durun ve o yolun sahiden kapatılması gerekip gerekmediğine kendiniz karar verin. Giderken fark edemezsiniz belki ama geliş istikametinde tıkanmış olan yolun açıldığı noktaya bugün biraz daha dikkatli bakın. Bakın bakalım neden tıkalıymış o trafik! Bir kaç gün daha milleti canından bezdirmek için en küçük en değersiz gördüğünüz noktadaki adamlarını bile devreye sokacaklar. Sinir uçlarımıza dokunacaklar. Biz de sabredeceğiz.
Dilin sürçmediği kısım daha da vahim!
CHP Çekmeköy Belediye Başkan Adayı Seyfettin Yıldırım “Vatandaşın kullanmadığı tarihi geçmiş ilaçları toplayacağız, ihtiyaç sahibi insanlarımıza dağıtacağız” diyor seçim otobüsünün üstünde. İki gündür kıyamet kopuyor. ‘CHP toplu kıyım vaat ediyor’ diyen mi ararsınız, ‘kendisinin tarihi geçmiş haberi yok’ diyen mi. Ortalık karışınca başkan adayı da bir açıklama yapmak zorunda kaldı. “Ben ‘tarihi geçmemiş ilaç’ demek istedim, dilim sürçmüş” mealinde. Ya hu Sayın Başkan elbette dil sürçmesi bu. Aksini düşünen yok. Gergin seçim atmosferinde biraz gırgır malzemesi çıktı o kadar. Yalnız dilin sürçmediği kısım daha da vahim. Zira artık SGK’nın başında Kemal Kılıçdaroğlu yok. ‘Tarihi geçmemiş’ ilaçlar zaten bedava, haberiniz olsun.
Erdem Gül çıkarken ışıkları da söndürürse tam olacak
CHP’nin Adalar Belediye Başkan adayı gazeteci Gül’ün İstiklâl Marşı’na eşlik etmediği görüntüler çok tartışıldı. ‘Neden söylemediniz İstiklâl Marşı’nı’ diyenlere cevaben; “İnsan bazen coşkuyla söylemek bazen de içinde duymak ister. Nasıl ki namazda Fatiha suresini bazen sesli bazen de içimizden okuyorsak” gibi saçma sapan bir savunma yapmış. Yani o skandal görüntülerle zaten yeteri kadar eleştiri hedefi olmuştu. İlk anda söylediği ‘yalancılar, sahtekarlar’ falan gibi bir çıkışla tüyünü de dikti. Son olarak bu açıklamasıyla zirvede bıraktı. Sadece ‘protokol deneyimim yok, ben bir gazeteciyim. Böyle törenler sırasında eşlik etmem gerektiğini düşünemedim’ deseydi çok lezzetli olacaktı. Ama o başka bir yol tercih etti. Selametle.
TRT World’den Hello Brother çağrısı
Yeni Zelanda’daki terör saldırısında akıllara kazınan o iki kelime: Hello Brother. Alçak kalleş, adi faşist teröristin ilk kurşununa hedef olan Davud Nabi’nin son sözleri. TRT World’ün İngilizce olarak hazırladığı ‘Hello Brother’ videosunu defalarca gözyaşlarına boğularak izledim. Sosyal medyada çıkmıştır karşınıza. Hepimize, herkese insanlık dersi gibiydi.