Ligin başlarında, bu sezonun farklı geçeceğini müjdeleyen ufak futbol kırıntıları; süpürgeyle toplanmış gibi ortalıktan gene yok oldu. Kalite, haftalar geçtikçe daha da düşüyor... Durum vahim!
Kayseri-Trabzon maçı da, bu olumsuz gelişmenin paraleline uygun olarak; temposuz/heyecansız/isteksiz başladı. Bazıları bu maç için “Öyle söyleme... Bayağı hızlı başladılar diyebilir ama; onlar yavaşa alıştırılmış insanların, biraz meltem esince fırtına sanmaları gafletindedir.
***
Bizdeki yerel/genel/yerleşik düzen taktik özelliğimiz; “Top nereye, herkes oraya” sığlığını taşır. Öbek öbek oynarız. Eğer Kayseri-Trabzon maçını beğeniyorsan; yalnız seninle benim aramda değil, seninle futbol mantalitesi arasında da büyük açık/uçurum/fark var demektir. Sen azla kanaat etmeye alışmışsın... Ben yüksek gravite istiyorum.
İşte bu yüzden, dünkü ilk yarıdan tatmin olmadım.
İki taraf koşuyor gibi oynuyor, ama koşmuyor... İki taraf atak yapıyor gibi görünüyor, ama yapmıyor... İki taraf pozisyon üretiyor gibi algı yaratıyor, ama üretmiyor... Hep olmuş gibi, hep olacakmış gibi ama; bir türlü olmuyor.
Devre 0-0 bittiğinde, ilk 45 dakikadan ne hatırladınız? Hiçbir şey...
***
Trabzon; (Oyunun ilk yarısında) evsahibinden belki bir tık daha organize, belki bir nebze daha baskılıydı. Ama 2. yarıda bu üstünlüğünü kaybetti. Kayseri sonuç almaya çok daha yakın taraf oldu. Bir kaç önemli fırsat buldular. Trabzon’un başı döndü. Maç biterken seyredilir oldu. Ama her şey için, artık çok geçti.
Öfkelenen Trabzonsporlu taraftar, bir anda “Abdülkadır...Abdülkadir” diye tempo tutunca, Teknik Direktör Rıza Çalımbay da onu anında sahaya sürdü. Daha önce kendi aklı yok muydu?