Rusya ayrıştırma, dönüştürme ve birleştirme sürecinde yalnızca ayrıştırma faaliyetleriyle ilgileniyor. Rusya ayrıştırma sürecini aceleye getirerek Türkiye’yi hata yapmaya zorluyor. Böylelikle İdlib’te müdahale etmeyi planladığı terörist ve radikal grupların sayısını çoğaltarak alanını geniş tutmayı planlıyor. Bunu yaparken de Türkiye ile mutabakat dahilinde harekat düzenlediği vurgusuyla ılımlı muhalif gruplarda Türkiye’ye karşı şüphe uyandırmayı ve Türkiye’nin muhalefet üzerindeki etkisini zayıflatmayı hedefliyor. Rusya’nın müdahaleyi ılımlıları radikaller etrafında toparlamak için provokasyon aracı olarak gördüğünü de söyleyebiliriz.
Geçen yedi yıllık dönemde silahlı grupların ideolojik pratikleri, sosyal etkinlik mekanizmaları ve toprak hakimiyetlerine bakılırsa İdlib’te birbirinden ayrı bir takım yerleşik nizamların meydana geldiği söylenebilir. Dolayısıyla, ayrıştırmanın da ideolojik, sosyal ve teritoryal (bölgesel) kontrol alanlarının derinliklerindeki alt parametreler üzerinden yürütülmesi gerektiği görülüyor. Bunlar göze alındığında ayrıştırmanın kısa bir sürede yapılması mümkün görünmektedir. O halde ayrıştırmanın daha dikkatli yapılması için daha fazla zamana ihtiyaç olduğu görülüyor. Bu süreçte pozitif ayrışan gruplar aynı zamanda bir de dönüşüm sürecine tabi tutulmakta ve “radikal örgüt” tanımlamasından uzaklaştırılarak “ılımlı muhalif” olarak kimliklendirilmesi gerekmektedir.
CANAVARI BULMAK İÇİN
Şöyle bir metafor yapalım. Türkiye’nin bu çabası göletteki suyu boşaltıp içinde yaşayan canavarı ortaya çıkartmaya benzetilebilir. Canavarı bulmak için gölet faunasının tamamına zarar vermek uygun bir yöntem değildir. Filtreleme ve arıtma işlemlerine ihtiyaç duyulur, bu da gölet bendinin tahrip edilip suyun boşaltılmasıyla canavarın biran önce ortaya çıkarılmasından daha çok zaman alır. Suriye-Rusya cephesi İdlib’te Halep’te, Hama’da, Dera’da ve Doğu Guta’da olduğu gibi aceleci ve toptancı bir yaklaşım sergiliyor. İdlib’te pozitif ayrışan grupların belirlenmesi ve dönüştürülmesi için zamana ihtiyaç var.
İdlib’teki terör örgütleri ve silahlı gruplar için nasıl bir tasnif yapılıyor peki?
İdlib’teki silahlı grupları Türkiye’nin ayırma, dönüştürme ve birleştirme perspektifinden bakıldığında üç kategoriye ayırabiliriz. Bir, değişimi reddeden ve dönüşümü mümkün olmayanlar, iki, dönüşümü zor olanlar ve üç, dönüşümünü ve birleşmesini tamamlamış olanlar ve dönüşümü devam edenler.
ANALİTİK YAKLAŞIM
Bu ayrışmayı başarıyla yapabilecek istihbarat kapasitemiz var mı? Bu kadar nüfuz etmiş vaziyette miyiz Suriye muhalefetine?
Suriye’deki iç savaş tecrübesi bir kez daha gösterdi ki düzensiz savaşa ait terörist ve isyancı kavramların tanımlanmasında devletler, uluslararası ittifaklar ve uluslarüstü organizasyonlar arasında tam bir mutabakat yok. Ancak, bu tanımlar birbirinden ne kadar farklı olsa da yaklaşımlarda benzerlikler göstermektedir. Türkiye’nin de ayrıştırmaya tabi tuttuğu grupları benzer bir yaklaşımla grupların nihai siyasi hedefleri, örgüt programlarındaki stratejileri, motivasyon kaynaklarını, sosyal ve coğrafi çevre ile olan ilişkilerini, stratejilerinin odak noktalarını, program yöntemlerini ve eylemlerin etki, alanlarını göz önde bulundurarak analiz yaptığını değerlendiriyorum. Grupları bu parametreleri kullanarak ayırmak kategorilere ayırmak Türkiye’nin ilgili kurumlarınca zor değil.
SİYASİ AKTÖRE DÖNÜŞÜM
Esas hedef ne?
Mesele, kategorilendirdikten sonra dönüşümün nasıl yapılacağında. Dönüşüm silahlı aktörlerin siyasi aktörlere evrilmesini hedeflemelidir. Zira, bu grupları anayasa yazım sürecine dahil etme gayretleri bu kapsamda değerlendirilmelidir. O halde dönüşüm de Suriye’nin geleceğinde hangi aktörlerin yer alacağını belirleyecek temel işlevlerden birisi denilebilir. Bana göre, Türkiye’nin radikal grupların büyük bir bölümünü şartlandırıcı, özendirici ve zorlayıcı birçok alternatifi bulunuyor.
O gruplar bu dönüşümü isteyecek mi peki?
Silahlı grupların saha gerçeklerinden şunu tecrübe ettiğine inanıyorum, kendileri de herhangi yabancı bir aktör tarafından DEAŞ gibi bitirilebilir, PKK kadar yıpratabilirler.
RUSYA’NIN AMACI
Rusya’nın sıkıştırması karşısında zaten yavaş ilerleyen bu süreçler olumsuz etkilenir mi? Radikalliğin artmasından, insanların-ılımlıların kör şiddete teröre yönelmesinden mi korkuluyor?
Rusya’nın arzu ettiği şeylerden birisi tam da bu. Rusya konsolide olmuş ılımlı muhalefeti Suriye rejimi için radikal gruplardan daha tehlikeli buluyor. Burada unutulmaması gereken şeylerden birisi Suriye’deki devrim hareketlerinin terör örgütlerince veya radikal gruplarca değil ılımlı muhaliflerce başlatıldığıdır. Bununla birlikte, İdlib’e karşı düzenlenecek geniş çaplı Rejim operasyonu bu grupların birbiri arasındaki çatışma süreçlerini sonlandırıp bütün grupların radikalleşerek rejime karşı hareket etmelerine neden olacak bir muarız rolü oynayacaktır. Bu da muhalefetin ve Türkiye’nin İdlib özelinde ve Suriye genelindeki kazanımlarına zarar verecek belki de sonlandırabilecektir.
ÖLDÜR KURTUL SİYASETİ
Suriye iç savaşında özellikle Astana süreci sonrasında ülkenin değişik bölgelerindeki muhalifler, diğer gruplar ve savaştan kaçan siviller garantörlerin garantörlüğünde İdlib’te toplandı. İdlib çatışmasızlık bölgesi ilan edilerek. Şimdi buraya bu şekilde toplanmış insanları aynı torbada imha edip kurtulmayı mı planlıyor Rusya, İran ve Rejim?
Rusya için Kafkas ve Orta Asya kökenli YTS’ların (yabancı terörist savaşçılar) tek bir harekat alanına toplanması, bunlarla askeri yöntemler kullanarak mücadele etmek için bulunmaz bir fırsat. Ne Rusya’nın Çeçenistan, Dağıstan ve diğer bölgelerden gelenlerin kendi topraklarına dönmesiyle ilgili bir projesi, ne de diğer yabancı ülkelerin bir niyeti var. Geçtiğimiz günlerde Rusya’nın Ankara Büyükelçisine Rusya’dan gelen YTS’lerin geri dönüşleriyle ilgili bir projelerinin bulunup bulunmadığına dair soruya Rus Büyükelçisinin alaycı cevabı şöyleydi; “Evet onları protokol kurallarına uygun bir şekilde karşılayacağız!” Değerlendirmem o ki Rusya, İran ve Rejim İdlib’te Cenevre sürecine gidilmeden önce askeri bir zafer ilan etmeyi hedefliyor. Zayıflatılmış muhalefeti, Cenevre sürecindeki en zayıf aktör olarak görmek istiyorlar.
RUSYA TÜRK ASKERİ VARLIĞINI SORUN EDECEK
Rusya ve İran’ın tutumundan ne anlamalıyız? Türkiye’nin İdlib’e girip savaşması mı isteniyor?
Türkiye zaten fiziki olarak İdlib’te asker bulunduruyor. Gözlem noktalarındaki Türk askeri varlığının temel vazifesi muharebe olmamakla birlikte angajman kurallarının değişmesi halinde bu vazifesinin doğasında da değişim beklenebilir. Sorunuz Türkiye radikal gruplar ile savaştırılmak mı isteniyor olsa buna cevabım evet olurdu. Ancak, Türkiye’nin sınırlarının ötesinde kendisine daha ardıl seviyede tehdit olan bu unsurlara silahlı bir müdahalede bulunacağını düşünmüyorum. Rusya’nın da böylesine bir çatışma ortamı yaratmak suretiyle Türkiye’nin İdlib’teki askeri varlığını ve sonrasında da Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki etkinliğini sorunlaştırmak istediğini düşünüyorum.
TÜRKİYE’NİN ROLÜ BM’DEN DESTEK GÖRÜYOR
Rusya’nın “İdlib’te cihatçılarla ılımlıları ayırmak Türkiye’nin sorumluluğu” ifadesinde sanki Türkiye terör gruplarını yönetiyormuş gibi bir algısal sıkıntı yok mu? Hele de “DEAŞ’a destek veren ülke” iftirasına maruz kalmış iken?
Türkiye el Kaide, DEAŞ, Nusra Cephesi ve HTŞ gibi örgütleri terör örgütü listesine alarak hem Birleşmiş Milletlerin terörle mücadele kapsamındaki bağlayıcı kararlarının gereğini yerine getirmiş hem de bu örgütlerle sahada doğrudan mücadele etmek suretiyle ulusal güvenliğini müdafaa etmiştir. 2011-2016 yılları arasında yabancı terörist savaşçıların Türkiye üzerinden Suriye topraklarına giriş çıkışları sizin ifade ettiğiniz iddiaların en başında gelen argümanıydı.
YAPICI BİR ROL
Bu iddiaları öne sürenler, bu süreçte Suriye’den Türkiye’ye gelen göç akını, Türkiye’nin sınır güvenliğindeki kapasite problemleri, yabancı ülkelerin Türkiye ile işbirliğindeki gönülsüzlükleri, devlet kurumlarındaki FETÖ varlığı ve Türkiye’nin o dönemde Suriye’deki en önemli müttefiki olan ABD’nin politikasındaki belirsizlik gibi bir seri gerçeği göz ardı ediyorlar.
Türkiye’nin İdlib’te radikal grupların dönüşümü için gösterdiği çabanın terörü bitirmek için yapılan bir girişim olarak görülmeli. Kontrol edilebilir bir muhalefet ve şiddetten uzaklaşmış radikal grupların bölgesel ve küresel istikrara fayda getirir. BM Genel Sekreterinin Tahran Zirvesinden sonra Türkiye’nin yapıcı rolünü vurgulayan açıklaması Türkiye’nin ayrıştırma, dönüştürme ve birleştirme inisiyatifin uluslararası kamuoyunda olumlu bir karşılığı olduğuna dair en iyi göstergelerden biridir.
RUSYA VE REJİMİN SİCİLİ HİÇ TEMİZ DEĞİL
İdlib ikinci Srebrenitza mı olacak?
Halep, Doğu Guta, Dera ve Kuneytra’da Rejim savaş hukuku ve insan hakları ihlallerini dünyanın gözü önünde yaptı. Konvansiyonel ve kimyasal saldırılarla toplu öldürürken hapishanelerde de katliam yaptı. İdlib’te de yapabilir. Rejim ve Rusya’nın sicili temiz değil. Üç aktöre görev düşüyor 1) Ilımlılar; Rusya’nın sınırlı müdahalelerine taraf olmamalı 2) Türkiye; dönüşen grupları ılımlılar çerçevesinde tutabilmeli 3) Uluslararası örgütler ihlallere karşı harekat sahasına dahil olabilmeli.
SINIRLARIMIZ SIZMAYA KARŞI DAHA GÜÇLÜ
İdlib’teki teröristlerin Türkiye’ye sızma riski var mı?
2016’dan sonra sınır güvenliği kapasitemizi artırıp tedbirler aldık. Önceki göçlerde terörist unsurların Türkiye’ye sızdığını hatta kimi terör saldırılarını yaptıklarını gördük. DEAŞ’lılar da PKK/PYD’liler de vardı. Aynı şeyin olası bir göç akışında tekrarlanma riski var. Her ne kadar sınırda erken ikaz sistemleri, fiziki önlemler ve ani müdahale imkanlarıyla entegre sınır güvenliği geliştirilmiş olsa da en iyi çözüm göçe meydan vermemek yerinde tutmaktır.