Birçok devlet uluslararası kuruluşun mevzuatında terörizmle mücadele yasaları var. Hepsinde birbirine benzer tanımlar yer alıyor, dolayısıyla hangi tür eylemin terör eylemi sayılacağı üç aşağı beş yukarı belli. Ancak terör genel olarak münferit olaylar ve bireysel eylemler şeklinde kaleme alınmış ve yine genel olarak tanımlanan eylemleri bizzat gerçekleştirenler suçlu olarak belirlenmiş.
Bu durum, terörün örgütlü yapısı durumunun muğlak kalmasına yol açtığı gibi tanımlanmayan eylemlerin de terör kapsamında değerlendirilmemesini olanaklı kılmış. Tanımlardaki belirsizliğin sorun oluşturduğu bir diğer konu ise terörün aslında bir siyasi eylem türü olduğu gerçeğinin mevzuatta görmezden gelinmesiyle ilgili. Meselenin şiddet kısmı hukuk kapsamına dahil edilirken siyasi eylem kısmı esnek bırakılmış.
Hem tanım dışı terör eylemlerinin terör sayılmaması hem de teröristin şiddet suçlusu olmasının dışında başka bir suçu olmaması gibi bir durum ortaya çıkmakta. Ancak ortaya çıkan tek mevzuat eksiklikleri bunlar değil.
Terörist kim?
Bir kişinin terörist sayılması, bulunduğu ülke mevzuatıyla kolay. Mesele, o ülkenin terörist olarak kabul ettiğinin başka ülkelerce de terörist sayılamayacağında. Bazı ülke mevzuatına göre başka bir ülkede terör yapan ve kendi vatandaşı olmayan kişinin terörist sayılmaması mümkün. Dolayısıyla “senin teröristin benim için bir şey ifade etmiyor” durumu oldukça yaygın.
Buna ek olarak, bir kişinin doğrudan eylem yapmadığı halde terör faaliyetlerini yönlendiren, kararlar alan kişi olduğunu iddia etmek de bu mevzuata göre çok zor, zira ispat gerekiyor. Kendisi bizzat eylem yapmadığı halde başkalarının eylem yapmasını sağlamanın delili ise neredeyse imkansızı istemek.
Bu durumda kişilerin terörist sayılması, kanaate bağlı hale geliyor. Bin Ladin ya da Öcalan için eyleme bizzat katılıp katılmadığına bakılmıyor mesela.
Söz konusu çelişki, teröristin siyasi suçlu sayılıp sayılamayacağı konusundan çıkıyor.
Suçlunun iadesi söz konusu olduğunda, eğer bu suçlu doğrudan bir eyleme karıştıysa, eylem kısmının cezası bulunduğu ülkede çektirilebiliyor ama bu kişi siyasi suçlu kabul edildiğinden, Fehriye Erdal vakasındaki gibi iade edilmiyor.
Terör ne tür bir suç?
Siyasi suçlu kabul edildiği için ülkesine iade edilmeyen bir terörist, bazen de siyaseten küresel çapta aranan adama dönüşebiliyor. Öcalan yıllarca siyasi bir hareketin lideri olarak görülmüş ne şiddet, ne terör ne de başka bir suç kapsamında değerlendirilmişti. Sonra konjonktür değişmiş ve aniden yakalanması gereken bir terörist oluvermişti.
Terörizm mevzuatı ile terörist tanımında kalan boşlukların bu konuyu son derece kullanışlı bir siyasal araç haline getirdiği söylenmeli. İstendiği zaman yasaların engelleyici hükümleri gerekçe olarak kullanılıp kişilerin korunması; istendiği zaman da korunan aynı kişinin birden terörist ilan edilmesi mümkün..
Konuyla ilgili tüm hukuk metinleri, her devletin kendi stratejisine göre istediği ve istemediği uygulamalarda elini rahatlatmaya yönelik olarak kullandığı bir manivela. Terör, buna başvuran grupların mücadele aracı olmasının ötesinde devletlerarası mücadelenin aracı olduğuna göre, mevzuatın da bu biçimde kullanılması tutarlı.
Terörle mücadelede işbirliği konusunu hukuk üzerinden çözmeye yönelmek, uzlaşmak istenmediğini gösterir. Zira konu tamamen siyasi ve ancak siyaset üzerinden ortak mücadele zemini bulunabilir. Ortak siyasi zemini kimsenin ret edemeyeceği bir mevzuat zeminine yatırmak gerekirse, onun da insanlığa karşı suçları kapsayan metinler olacağı söylenebilir.