Kılıçdaroğlu kaçtır söylüyor.
Lakin ispata gelince susuyor.
İspata çağrıldığında elinde var olduğunu iddia ettiği belgeleri nedense göstermekten kaçınıyor.
Sizce neden?
Elinde belgesi olan açıklamaz mı?
Kılıçdaroğlu katmerli bir yalanın arkasına sığınıyor.
Elinde belgesi olmadığı halde “belge var!” diyorsa, bu büyük bir yalan.
Elinde belge olduğu halde açıklamaktan kaçınıyorsa bu da ayrı bir dolan siyaseti.
Her ikisi de ayıplı bir siyaset.
Daha önce ne demişti hatırlayalım.
“AK Parti Meclis grubu içinde bilmem şu kadar kişinin bylock kullandığına dair elimde belge var.”
Nerede o belge?
Bay Kemal bugüne kadar o belgeyi ısrarlı çağrılara rağmen açıklamadı.
Sizce neden?
Çünkü öyle bir belge yok.
Bay Kemal kişilik katli üzerinden siyaset yapmayı pek seviyor.
Yalan dolan siyasetini baş tacı etmiş durumda.
“Çamur at, tutmazsa izi kalır!” siyaseti...
Rezil bir cifos siyaseti yani...
Lakin Cumhurbaşkanı’mızın üstünde izi kalmıyor.
AK Partimizin üstünde durmuyor.
Kaç seçim geçirdik...
Bu iddiaların/yalanların teki bile liderimizin ve partimizin üstüne yapışıp kalmadı.
Millet bu yalanların karşılığını sandıkta verdi.
Buna rağmen Bay Kemal aynı yalanları tekrarlamaktan sakınmıyor.
Hiçbir hayası yok çünkü.
Yalan söylerken yüzü kızarmayandan korkacaksın.
Salı günkü grup toplantısında liderimiz için, “FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağı Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden zattır”dedi utanmadan-arlanmadan.
“Yüreği yetiyorsa mahkemeye versin, orada belgesini gösterip ispatlayacağım!” dedi.
O öyle der de onun ağzı bozuk yalaka grup başkanvekili durur mu? O işi daha da ayağa düşürecek seviyesiz saldırılarda bulundu.
Liderimizin yüreğini/cesaretini tartışma konusu yapmak için kaçkın korkak olmamak lazım ilkin.
Tankları gördüğünde kaçacak delik arayan ve korkakça sığındığı evde milletin Erdoğan liderliğindeki destansı mücadelesini sadece seyretmekle yetinen birinin cesaret bahsinde konuşmasına güler geçeriz.
Şimdi iş mahkemede.
Bakalım Bay Kemal belgesini koyacak mı?
Hazır bu bahiste mahkeme açılacak, bylock belgesini de sunmazsa namerttir!
***
Bay Kemal’in kimin siyasi ayağı olduğu ortadadır.
Kendi genel başkanını kaset komplosuyla kimin alaşağı ettiği sır değil.
FETÖ kumpasıyla alaşağı edilen kendi genel başkanının koltuğuna ihanetle oturan Bay Kemal’in Pensilvanya güdümlü bir siyasete nasıl öncülük ettiği ayan beyan ortadadır.
FETÖ tapeleri üzerinden nasıl tepindiğini unutmadık.
Konuşma metinlerini kaleme alan başdanışmanının FETÖ’nün yönetici elemanlarından biri olduğu mahkeme kararıyla tescillendi.
Daha bir sürü örnek var.
Lakin hepsine gerek yok.
Kimin FETÖ’nün siyasi ayağı olup olmadığını tespit hiç de zor değil.
Şu kriterlere bakmak yeterli:
Bir: FETÖ’nün bir terör örgütü olarak kökünün kazınmaya başlandığı dönemde kimin FETÖ’ye arka çıktığına, kimin FETÖ tarafından servis edilen kumpas tepelerinden medet umduğuna bakacaksınız.
İki: FETÖ’nün söylemleri ile kimin söylemlerinin örtüşüp örtüşmediğine bakacaksınız. “Kontrollü darbe” vs. gibi.
Üç: FETÖ’nün siyasal amaçlarıyla kimin siyasal amaçlarının örtüştüğüne bakacaksınız. Bu çerçevede FETÖ’nün iplerini elinde tutan güç odaklarıyla kimin siyasi kanka ilişkisine girdiğine bakacaksınız.
Dört: FETÖ ve efendilerinin baş düşman olarak gördüğü Erdoğan’a kimin aynı söylem ve yöntemlerle düşmanlık yaptığına bakacaksınız.
Lafın tamamı akıllıya denmez.
Bütün bu kriterler kimin siyasi ayak olduğunu apaçık gösteriyor.
Bay Kemal aynaya baksa görür kendisini.
Kimin tarafından, o koltuğa nasıl oturtulduğunu ve kendisini oraya oturtanlara nasıl siyasi hizmetkarlık yaptığını unutturacağını sanıyorsa yanılıyor.
Milletimizin derin irfanı buna izin vermez.
FETÖ’nün kökünü kazımak için ölümüne mücadele eden liderimizin üstünde o yalan durmaz, lakin Bay Kemal’in alnında duran o kara gerçek bir utanç belgesi olarak milletimizin hafızasına kazınmış durumda.