HDP’yle yan yana görünmek istemiyorlar... “Ulusalcı” tabanlarına “mış gibi” yapıyorlar: HDP’yle herhangi bir ittifak içinde değillermiş gibi...
Oysa HDP’yle hem fikren, hem zirken beraberler.
Temel motivasyonu “Erdoğan düşmanlığı” olan “rahatsız” çevreleri, “ittifak yapmıyormuş gibi” görünerek, aynı cephede tutacaklarına inanıyorlar.
CHP’nin bulabildiği ittifak formülü “şimdilik” bu...
Meral Akşener biraz sıkıntılı...
Bacımız herhangi bir ittifak içinde yer almayacaklarını ve kendi Cumhurbaşkanı adaylarıyla seçime gireceklerini söyleyerek, istikbaldeki ittifakı sabote etmiş oldu...
Meral Hanım’ın da HDP diye bir sıkıntısı var elbette...
HDP’yle yan yana görünmek, MHP’den akacağı düşünülen oylardan vazgeçmek anlamına geliyor. “Bu durumu tabanımıza anlatamayız” diyorlar...
Haklılar...
CHP tarafından kurulan ve içinde Mehmet Bekaroğlu gibi düşük gradolu siyasetçilerin de bulunduğu “ittifak komisyonu”, Erdoğan’a karşı birlikteliğin “Şeker Fabrikası” üzerinden sağlanacağını düşünüyor:
İlan edilmemiş şeker ittifakı...
Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesine karşı çıkanların, Erdoğan dışındaki bir adayı destekleyeceklerini umuyorlar. Daha doğrusu, böyle kuruyorlar.
Kalıpsız Mehmet, geçenlerde, “birlikte hareket ediyorlarmış” görüntüsü vermek için, dört partiyi bir araya getiren bir caps paylaştı...
Partiler bu durumu tekzip etmediğine göre, “şeker ittifakı” tamamdır.
HDP’ye nasıl bir formül bulacaklar bilmiyorum ama bu ittifak resmi çok AKP’li fırıldakların hoşuna gidecektir.
Şimdiden “ilkeli siyaset” yazıları yazmaya başladılar.
Erdoğan karşıtıysanız, ilkelisiniz...
Hayırlı olsun! Gerçekten de şeker gibi ittifak!
Kalıpsız Mehmet’in köşesi
Kalıpsız Mehmet sosyal medya hesabından coşkun seller gibi çağlayıp duruyor: “Küfürbaz, çamurcu, iftiracı Kekeç...”
Bu utanmaz hakkında son iki hafta içinde neredeyse yarım düzine yazı yazdım.
Bazı “hallerini” hatırlattım.
Hatırlattığım “halleri” içinde normal bir insanın yüzünü kızartacak yığınla fiil var.
Ben yazmaktan yoruldum ama o “benzetilmekten” yorulmadı.
Haysiyetli bir insan “Bu yazdıkların yalan, bunlar çamur, bu beyanlarında küfür var” der ve ağzımın payını verir.
Bizim kalıpsız bunu yapmıyor.
Hakaret ediyor.
Kendisine bir kez daha “açıkça” çağrıda bunuyorum:
Durduk yerde saldırıya uğrayan “mağdur” rollerini bırak, biraz insan ol... Hakkında yazdıklarımın neresinde yalan ve iftira var? Nerede küfrediyorum? Nerede “çamur” yapıyorum?
Söyle ki, kendime çeki düzen vereyim, özür dileyeyim.
Hem dedikodu yapacaksın...
Hem dost meclislerinde söylenmiş sözleri tehdit ve şantaj malzemesi olarak kullanacaksın.
Hem yapmadığın iyiliği (Yakup Köse’nin “halletmediğin” bedelli askerlik işini) muhataplarının başına kakıp oradan paye elde edeceksin...
Hülasa... Şerefli bir insanın tamah etmeyeceği bilumum pis ve rezil işlerin faili olacaksın, sonra da “Küfürbaz, çamurcu, iftiracı Kekeç” diye ağlayacaksın.
İçinde insanlığın zerresi olsaydı kendini bu durumlara düşürmez, bu lafları işitmezdin.
Müstahaksın!
Beter ol diyorum, başka da bir şey demiyorum!