Belediyeleri terör örgütünün lojistik üssüne çeviren başkanların görevden alınması birilerini fena halde üzmüş gibi görünüyor. Mesela Ekrem İmamoğlu hemen tavır koydu. Neden? Çünkü terör örgütünün şehir yapılanması sayesinde geldi oturdu o koltuğa. Onlara borçlu. Bunu CHP için sahada çalışan eski milletvekilleri Barış Yarkadaş televizyonda, ilçe ilçe rakam vererek anlattı. Ekrem İmamoğlu tepki göstermeyecek de HDP’li belediyelere kayyum atanmasına kim ses verecek? O koltukta İmamoğlu HDP’yi de temsilen oturuyor. HDP’nin başındaki zat demedi mi; “Eğer seçilirlerse HDP sayesinde seçildiklerini bilecekler” diye.. Onlar için önemli mi şehit yakınlarını işten atıp yerine PKK’nın dağ kadrosu referansıyla adam dolduran belediyeler. Önemli mi terör örgütüne iş makinesi, kamyon, ambulans temin eden başkanlar, terörist cenazelerinde devlete meydan okumalar falan. Terör örgütüne bagajında silah taşıyan HDP’liler, PKK sizi tükürüğüyle boğar diyen kravatlı teröristler. Önemli mi sanıyorsunuz onlar için! Sadece kendi iktidarlarının derdine düşmüşler. Şimdi asker polis şehit eden teröristlere kol/kanat geren, imkan sağlayan bu adamların görevden alınmasına veryansın ediyorlar. “Kayyum atanması milletin iradesini yok saymak” demekmiş. Vay arkadaş. 10 Ekim 2007’de Diyarbakır’daki alçak kalleş terör saldırısında kahraman polisimiz Hüseyin Özdemir’i şehit verdik. Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, bu aslan parçasını katleden terörist Zülküf Gezen’in cenazesinde en ön sıradaydı. Millet iradesi, demokrasi, seçilmişler falan gibi süslü laflarınızı şehidimizin yakınlarına da söyleyin yüreğiniz yetiyorsa. Yani 80 milyona..
Dün dünde kaldı cancağızım artık yeni şeyler söylemek lazım
Birileri, sadece hükümete karşı çıkmak adına vaktiyle savundukları işleri bugün yerden yere vuruyorlar. Ahmet Davutoğlu mesela. Başbakanlığı döneminde HDP’li belediyeler için demiş ki; “Milletin emaneti olan mali kaynakları yine millet için kullanmak yerine, izini sürmekte zorlanılan karanlık mecralara harcıyorlar. Teröristin kazması, greyderi, kamyonu, iş makinesi bunlardan. Bazıları terör örgütünün lojistik merkezi gibi çalışan bu belediyelerin yöneticileri elbette ki bütün bu ihanetlerin, yanlış uygulamaların hesabını verecekler..” Valla muhteşem söylemiş bence. Ama o zaman. Bugün değil. Bugün aynı şartlar için; “Başkanların idari tasarrufla görevden alınması demokratik sistemin ruhuna aykırıdır. Seçimle gelenlerin seçimle ayrılması milli irade ilkesinin gereğidir” diyor. Şimdi Davutoğlu’na düşen iki sözden birini tevil etmektir. Bugünkü son sözü olduğuna göre herhalde eskiyi yalanlayacak. ‘Yeni hal’ dedikleri şey bu olsa gerek.
Ortada çözülecek bir şey yok ki neyin çözüm süreci olsun?
Yine kapalı kapılar arkasında ‘çözüm süreci’ edebiyatları başladı.. Öyle ki yol haritası çizenler bile olmuş. Kimi diyor ki; ‘din meselesi ıskalanmamalı bu sefer’.. Kimi diyor ki; ‘muhataplık noktasında HDP dışındaki partiler de sürece dahil edilmeli’.. Arkadaş şaka mı yapıyorsunuz siz? Ortada siyasal, kültürel, kimlik vesaire açısından hakikaten çözülmesi gereken bir sorun olduğuna mı inanıyorsunuz? Bakın 2005’te, 2006’da vardı. Dilde vardı, kültür-sanatta vardı, yer adlarında vardı, kamuda vardı. Vardı da vardı. Bazı konularda pozitif ayrımcılık dahi yapılarak çözülmedi mi hepsi? Ne kaldığını biri söyleyebilir mi? Kürtlerin de Türklerin de canını yakan terör belasından başka bir sorun yok. Çocuklarını PKK’ya kaptıran ailelerin dramı ve terör nedeniyle yaşanan istikrarsızlık sonucu ortaya çıkan sosyolojik sorunlar. Bunların çözümle falan ilgisi yok. Bunlar her haliyle terör sorunudur. Öyle ya da böyle bitecektir. Kimse ellerini ovuşturmasın zira buradan ekmek yok.